Site icon Samsun Haber – 7/24 Gündem

Sokak hayvanları süreci: Bir vicdan muhasebesi

Konuya en başından başlamak gerek. Herhangi bir bilimsel temele dayanmayan, uzman görüşleri alınmadan hazırlanan bir yasa tasarısı, yetkin olmayan kişi ve dernekler aracılığıyla meclise sunuldu.

Türkiye’de bir yasa tasarısını bir milletvekilinin eline verirsiniz, torba yasaya girer ve hızla geçer. Sistemin ne kadar manipüle edilebilir olduğunu buradan anlayabilirsiniz. Kanun çıkarmak bu ülkede zor değil; doğru bağlantılara sahip birileri devreye girer, yasa tasarısı meclise sunulur, grup başkanı el kaldırır ve ardından zafer pozları verilir.

Bu tasarıya el kaldıran vekillerin konuyla ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığına neredeyse eminim. Eğer sahip olup da bu tasarıyı destekledilerse, ülkenin içinde bulunduğu duruma daha da fazla üzülürüm. Tasarı, gizli toplantılarla, konunun uzmanları olan veteriner hekimler bile dışarıda bırakılarak oylamaya sunuldu. O halde birkaç sorum var: Madem bu yasa geçirilecekti, neden Tarım ve Orman Bakanlığı, kuduz aşılarını son dönemde yurtdışı menşeli bir firmadan mi temin etti? Daha önce kullanılan aşıların bağışıklık sağlamadığı defalarca dile getirilmişken, ithal aşıya yönelip ardından sokak hayvanlarını öldürmeye yönelik bir yasa çıkarmak hangi mantığa sığar?

Bu durumda iki ihtimal var: Ya bu aşıdan birileri milyon dolarlar kazandı ya da bu yasa tasarısı alelacele, hiçbir altyapı çalışması yapılmadan geçirildi.

Sonrasında ise yandaş medya, sokak hayvanlarının çocuklara saldırdığına dair haberleri pompalamaya başladı. Evet, ülkemizde agresif sokak hayvanı sorunu mevcuttur ve kesinlikle rehabilite edilmeleri gerekmektedir. Bunu hiç inkâr etmedik. Ancak, bu konuda en büyük sorumluluk, sokakta besledikleri hayvanları doğru yöntemlerle eğitemeyen hayvanseverlere de aittir. Biz de bu süreçte zarar gören vatandaşlarımız için üzüldük, uykularımız kaçtı. Ancak, 80 milyonu aşan nüfusumuzda, bu vakaların sayısı yılda kafasına saksı düşüp vefat eden insan sayısından bile daha düşük olabilir!

Şişirilmiş Veriler ve Yanlış Algılar

Kuduz vakaları gerekçe gösterildi. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünya genelinde yılda yaklaşık 59.000 insan kuduz nedeniyle hayatını kaybediyor. Türkiye’de ise bu sayı yılda 3’ü geçmemiş. Buna rağmen 219.000 temas şüphelisi var deniliyor. Oysa ki kedinin tırmalamasıyla kuduz bulaşma ihtimali yalnızca teorik olarak mümkündür. Böyle bir vakaya rastlanmamışken, veriler şişirilerek toplumda korku yaratıldı ve sonunda yasa, büyük bir manipülasyon eşliğinde geçirildi.

Oysa, yıllardır başarılı olduğumuz tek model olan “Kısırlaştır, Aşılat, Yerinde Yaşat” yöntemi sayesinde kuduz ve diğer zoonotik hastalıklar büyük ölçüde kontrol altına alınmıştı. Şimdi bu yasa ile bu başarı da elimizden alınıyor. İnsanlar iyi anlasın istiyorum: Sokak hayvanlarını yok ettiğinizde, kuduz başta olmak üzere birçok viral, bakteriyel ve fungal hastalık yaban hayatıyla birlikte önce köylere, sonra şehir merkezlerine yayılacak. Bunun sonuçları ağır olacak. Aynı gemideyiz; faturasını hepimiz ödemek zorunda kalacağız.

Katliam Yönetmeliği: Vicdanların Sessiz Çığlığı

Gelelim yönetmeliğe… Yönetmelikte, konunun uzmanı olabilecek tek meslek grubu olan veteriner hekimler, sokak hayvanlarının itlafında adeta birer tetikçi haline getirildi. Belediye meclis üyelerine öldürme kararı aldırıp, kurşunu veterinerlere sıktıran, denetimini valiliklere bırakan bir düzenleme getirildi. 2028’e kadar barınak yap diyerek, sonrasında “Hayvanları topla, ama nereye koyarsan koy!” diyen bir zihniyetin insafına kalmış durumdayız. Bu, düpedüz bir katliamdır.

Belediyelere sokak hayvanı başına 71.000 TL ceza kesmek, 110.000 kapasiteli barınaklara 4 milyon sokak hayvanını sığdırmaya çalışmak, ardından da “uygun görülürse silahla öldürme” gibi ifadeler kullanmak, bizi tarih boyunca görülmemiş bir vahşete sürüklüyor. Merhamet ve vicdan, insan olmanın en temel özellikleridir. Bu yasayla, insanlığımızdan ne kaldığını sorgulamamız gerekiyor.

Ayrıca, pandemi sürecinde barınaklara aynı ödenekleri gösterip kısırlaştırma yapmayan belediye başkanlarının da bu sorunun büyümesindeki vebali unutulmamalıdır.

Son Söz

Biz, Yunus Emre’nin “Yaratılanı Severim Yaradandan Ötürü” sözünü kendimize ilke edinmiş insanlarız. Kim gerçekten vicdan sahibi, kim gerçekten inançlı, kim gerçekten adaletli; bu süreçte daha da net görmeye başladık.

Ben, vatanını seven, bu topraklarda yetişmiş, bu topraklarda yaşayan her canlının hakkını gözeten, adalet ve hukuk kavramlarına inanan bir Atatürk genciyim. Hayvanları ötekileştirdiğiniz gibi bizleri de ötekileştirmeyin. Bu ülke hepimizin, vicdan da öyle…

Ünver Oğuzhan Tekay

Uzman Veteriner Hekim

Exit mobile version