İşte bu benim hikayem!
Benim gibi başkalarının, Ayşe’nin, Fatma’nın, Zeynep’ in, Hüseyin’ in, Mustafa’nın belki de. Şu an da kadınların sözlerini duyar gibiyim. Neden sadece biz yokuz bu hikayede. Herkesin yaşanmışlıkları var. Biz önce insanız kadın olsun erkek olsun. Hepimiz yıkılırız ve yıkıntılardan yeniden ayağa kalkarız, hayatımızı bir roman olarak görürüz. Çünkü hepimizin yaşadıkları kendine göre görülmemiş, yaşanmamıştır.
Doğduk annemizin kuzusu, babamızın prensesiydik. Yaşama hep o pencereden baktık. Beyaz atlı prens gelecek ve babamız gibi sevecek. Ya da bir prenses gelecek ve annemizin bizi kral yaptığı gibi o da bizi kralı yapacak.
Evet “periler ve pervaneler” adlı şiir kitabımda yaşanmışlıkların şiir dizelerine yansımasını bulacaksınız.
Hayatın bizi nasıl yoğurduğunun veya yoğuramadığının hikayesi…
El bebek gül bebek sevgi dolu bir ailede büyüyenlerin ve büyüyemeyenlerin hikayesi…
Hep aynı sevgiyi, ilgiyi, değeri arayışın hikayesi…
Sevilmek sevilmek hep sevilmek isteği…
Halbuki çok bir şey değildi isteğimiz. Ama sevgiyle büyümeyen, değerle yoğrulmayan insanların eline düstüğümüzde yaşadığımız hayal kırıklığının hikâyesi.
İşte bu benim, işte bu hepimizin hikayesi…
Şiiri yaşatmak adına okumanızı tavsiye ederim. Herkes biraz kendini bulacak dizelerinde…
Periler Ve Pervaneler Kitabımdan
Kırmızı karlar ülkesinden
Pervaneleri uçuruyoruz…
Periler ve pervanelerin aşkı vurmuş
Ihlamur dallarına.
Tütsülenmiş sabahlarda uyanıyoruz
Göz göz odalarda
Sen tanrıçalara eş çehrenle
Fuzuli’ye şiirler yazdıran Şeyda…
Yaşlı ninemizin iğne oyasında
Gizli motiflerde saklısın
Kırmızı güllere
Kanını veren bülbüle
Ağlıyor baharlar
İğne oyaları gülleri öldürüyor motiflerinde.
Periler ve pervaneler
Şeyda olmuş karlar ülkesinde…