Geçen gün aynı anda hem kişisel gelişim videosu hem de dizi izlemeye çalışırken yakaladım kendimi. Diziden de videodan da bir şey anlamayınca ne yaptığımı anladım. Sanki belirli görevler varmış ve o verilen tüm görevleri belirli saatler arasında yapmamız gerekiyormuş gibi yaşadığımızı düşündüm.
En son ne zaman ‘’sadece bir şey’’ yaptın? Bir şeyler -izlemeden- yemek yemek mesela. Elinde telefon olmadan tuvalete girmek… Arkadaşınla sohbet ederken gözünü ondan ayırmadan pür dikkat dinlemek… Sadece durmak… Hiçbir şey yapmadan oturmak…
‘Anı yaşamaktan’ kast ettikleri bu aslında, yaptığın şeyin ne olduğunu anlayarak yapmak… Yemek yerken sadece yemek yemek… Arkadaşının en güzel anısını anlattığı anı, aptal bir video izlemek için bölmemek… Kendi zihnini, vücudunu duymak… Düşünerek ne söylediğini bilerek konuşmak…
İşe gitmek gibi zaruri durumlar dışında hiçbir şey yapmadan bir gün geçirdiğini düşün. Ya da tüm gün uyuduğun bir tatil gününü. Nasıl kızıyorsun değil mi kendine? Gün tamamen boşa gitmiş gibi hissediyorsun. (Yani ben öyle düşünüyorum en azından)
Ne saçma aslında vücudumun ruhumun buna ihtiyacı vardı; internet, temizlik, sosyalleşme biraz ötede dursun bugün de bana ait diyemiyorum.
Hepimizde aynı anda bir sürü şey yapma çabası… Hep bir acele, bir panik, hayat koşuşturması…
Çağımızın yüz karası…
Uzun bir yürüyüş hediye et kendine, müzik olmasın… Al telefonu uçak moduna, bir film izle gözünü kırpmadan… Kendine güzel bir yemek yap, tadını çıkartarak ye sonra… Hareket bile etmeden otur bir yerde yarım saat, düşünme bile… Yorgun argın eve gel bir mum yak ve usul usul yanışını izle…
Hayatta kaçırdıklarını değil yakaladığın güzel anları düşün düşüneceksen.
Hayatın ritmine uymak ,kendinden bir şeyler beklemek güzel… Sınırlarını zorlamak da… Ama her saniyen telaşlı olmasın. Bu hayatı en güzel dinlenerek yaşarsın. Ve bazen o akışı bile isteye durdurmalısın.
ne güzel yaklaşım, kosturmali hayatlarımıza güzel bir bakış açısı, ellerine saglik