enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5256
EURO
36,1792
ALTIN
2.962,92
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
Parçalı Bulutlu
17°C
Samsun
17°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Çok Bulutlu
26°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
8°C
Pazar Hafif Yağmurlu
8°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
8°C

Samsun Barosu Başkanı Av. Pınar Gürsel Yıldıran: “Biz kadınlara, çocuklara, vatandaşlara umuduz”

Samsun Barosu Başkanı Av. Pınar Gürsel Yıldıran: “Biz kadınlara, çocuklara, vatandaşlara umuduz”
14 Aralık 2022 14:47 | Son Güncellenme: 14 Aralık 2022 14:56
A+
A-

Samsun Barosu Başkanı Av. Pınar Gürsel Yıldıran, 7/24 Gündem Dergi’nin ikinci sayısında 7/24 Gündem Genel Yayın Yönetmeni Nevin Aydoğan’ın sorularını yanıtladı ve önemli açıklamalarda bulundu.

Samsun Barosu Başkanı Av. Pınar Gürsel Yıldıran, “Biz kadınlara, çocuklara, vatandaşlara umuduz” dedi.

Röportajın tamamı şu şekilde:

Sizi yakından tanıyabilir miyiz?

1979 yılında Ünye’de doğdum.  Annem Ünye, babam Samsunlu. İlk ve orta öğrenimimi Çarşamba’da tamamladım. Liseyi Ünye Lisesinde okudum. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanarak eğitim sürecimi orada tamamladım. 5 kardeşiz.

Aile başka hukukçu var mı avukatlık hayaliniz nasıl başladı?

Ailemde doktorumuz, sosyal hizmet uzmanımız, öğretim üyemiz ve öğretmenimiz var. Yani hiç hukukçumuz yoktu. Çarşamba’da okurken Türkçe öğretmenimiz bize ‘ne olmak istiyorsunuz’ konulu bir kompozisyon yazdırmıştı ve orada avukat olmak istediğimi ifade etmiştim. Yaşıtlarım arasında kalemim daha kuvvetliydi. Bir çocuğun hak kavramı farklı tabi ki ama kendimce herhangi bir haksızlıkla karşılaştığımda konunun benle illiyeti olup olmadığına bakmaksızın hemen müdahil olur bir şekilde sorunu çözmeye çalışırdım. Kompozisyonu okuyan Türkçe öğretmenim ‘zaten ileride seni tanıyan lise öğretmenlerin seni mutlaka hukuka yönlendireceklerdir, senden çok iyi avukat olur’ demişti. Her konuya müdahil olduğum için belki de bunu sitemli söylemiştir. Ama şu bir gerçek ki, her coğrafyada avukatlık zor bir meslektir çünkü itiraz etme yeteneğini de gerektirir. Dolayısıyla her iktidar için avukat belki risktir. Ama problemle karşılaştığında eğer üzerine gitme mücadele yeteneğinizin daha zayıf olduğunu düşünüyorsanız, çünkü sadece kendi haklarınız değil vatandaşın hakları için mücadele ediyorsunuz bu anlamda avukatlık doğru bir seçim olmayabilir. Ömrümde hiç avukat tanımamıştım ama Hukuk Fakültesini tercih ettim. İlkokuldan gelen bir arzumdu. Hakim, savcı olmak gibi bir idealim olmadı. Sadece avukat olmak istedim. Gelinen bu noktada memnun musunuz diye sorarsanız, keşke böyle bir dönemden geçmeseydik keşke hem itibar açısından mesleğin hak ettiği itibar açısından hem ekonomik koşullar açısından mesleğim olması gereken yerde olsaydı. Bu açıdan üzgünüm ancak umutsuzluk avukata hiç yakışmayacak bir şeydir diye hep söylerim çünkü biz kadınlara, çocuklara, vatandaşlara umuduz. Mesleğimiz hak ettiği itibara ulaşacak, ekonomik-sosyal güvenceleri konusunda mutlaka daha iyi bir yere gelecek ve bizden sonraki genç meslektaşlarım umarım bu mesleği daha keyifle yapacaklar. Dosyayı takip ederken hakimle, savcıyla, icra dairesiyle vs. bir sürü yılgınlıklar yaşıyoruz aslında yasal olarak bize evrak ve bilgi vermekle yükümlüğü olduğu halde tapuda, resmi kurumlarda mesleğimizin ifasının engellendiği yeter artık. Bununla da mücadele edemezken, çoktan müdahale edilmesi gereken bir meseledir. Keyif almadığımız ya da hukuken sonucunun bu olmamasına o kadar inandığımız halde aldığımız kararlar ile bazen umutsuzluğa düştüğümüz noktalar elbet de oluyor ancak avukatlar her zaman o gecenin bir sabahı olduğuna en çok inanan meslek grubu olması gerekiyor bu sebeple her gün kendimizi başka umutlarla tazeliyoruz.

Avukatlar güçlü bir yapıya mı sahip olmalı?

Samimiyetle bu soruya cevap verecek olursam ben sık sık da ağlarım. Çok güçlü bir psikolojim var mı bilmiyorum ama en azından devam etmeyi biliyorum diyebilirim. Bu meslek de en önemli şeyin devam etmeyi biliyor olmanın gerektiğini düşünüyorum.

İyi ki avukat olmuşum dediğiniz anlardan bahsedelim biraz da…

Aslında bu durum çok olmuştur. Bu mesleği profesyonelce yapmaya çalışıyoruz ve bunu birçok defa söylüyoruz. Bunları kamu spotları halinde de paylaşıyoruz. Avukat asla davanın tarafı değil, borcun sebebi değil, boşanmanın sebebi değil, bir mahkumiyet verildiyse onun sebebi değil ancak yine de gerçekten inandığımız, hakkı elinden alınmış bir vatandaşın o mahkeme salonundan çıkarken hakkı teslim edildi ise o an “iyi ki avukatım” diyorum. Onun keyfi çok başka tıpkı yaşamsal fonksiyonları tehlikeye girmiş hastaları tekrar hayata tutunduran bir hekimin mutluluğunu yaşıyoruz. O anlamda hak, gerçekten çok kıymetli bir kavram.

Samsun’un ilk kadın baro başkanı seçildiniz, bu süreçten de bahseder misiniz?

Ben 2018 yılında yönetim kurulu üyesi olarak seçildim ve ilk toplantıda ise başkan yardımcısı seçildim. Aslında kanunen ilk toplantıda genel sekreter başkan yardımcısı ve sayman baro divanı yönetim arasından seçilir ancak yaklaşık 10 yıldır farklı bir uygulama olmuş. En çok oyu alan yönetim kurulu üyesi başkan yardımcısı olarak görevlendirilmiş. 2018 yılında en yüksek oyu aldığım için başkan yardımcısı oldum. Aslına bakarsanız hiç beklemediğim bir sonuçtu. Rica ettikleri için kırmamak adına yönetime girdim. Baro ile ilgili bir   planım yoktu açıkçası. 2 yılda bir seçimler yapılır. 2018’den 2020 yılına kadar görevimi sürdürdüm. Bu bir görev ve bence zamanını harcayabilecek ise emek verebilecek ise her avukat en azından bir kez yönetime girmeli.  Mesleğime bu şekilde de borcumu ödemeliyim diye düşünmüştüm.

2020 yılındaki seçimlerde yönetim kuruluna dahi aday olmayacaktım ama baro başkanı oldum. Ne kadar plan yaparsanız yapın derler ya hayatın bir planı var diye öyle oldu. O dönem çoklu baroyu maalesef hiç ihtiyaç olmadığı ve mesleğimize büyük bir zarar vereceği halde gündemimize getirdiler. Çoklu baro sürecinde başkanımız istifa etti ben başkan vekili olarak 2 ay devam ettim. O dönem çoklu baro olarak bilinen kanunla sistem de değiştirildi. Önceki avukatlık kanunumuzda eğer başkanlık makamı ölüm, istifa herhangi bir şekilde boşaldığında genel kurula gidiliyordu. Çoklu baro olarak bildiğimiz yasada ise genel kurula gidilmez yönetim kendi arasından seçer kuralı var. Ben de yönetim kurulunda başkan olarak seçildim ancak genel kurul demek, Samsun barosundaki bütün avukatların bir araya geldiği o kurul demektir ve oradan başkan seçilmek çok daha onurlu bir görevdir.

Yönetim kurulu aracılığıyla başkan seçildim ve pandemi gerekçesiyle daha doğrusu ‘bahanesiyle’ bize seçimlerimizi yaptırmadılar. Siyasi partiler yaptılar çünkü onlara pandemi, salgın vs. yoktu ancak biz yapamadık. Aday oldum 2 tane meslektaşımla yarıştım ve daha önce de çok değerli üstadım, kadın meslektaşım, ablam başkanlığa aday olmuştu, hatırlamadığım bir dönemde de başka bir üstadımın aday olduğunu söylemişlerdi ancak ben o dönemde aday değildim ve o dönem bir erkek seçilmişti. Bu seçime 2 erkek 1 kadın olarak girdik ve yüksek oy oranı ile seçildim bu da beni çok gururlandırdı. Hatta daha sonrasında bir gazete ‘’seçimi Pınar abla kazandı’’ diye haber yayımlamıştı ve bu beni çok mutlu etmişti. Stajyerlerimizi eğittiğimiz, mesleğe hazırladığımız bir komisyonumuz var, 2018 yılında yönetim kuruluna girdiğimde o komisyonun başkanlığını yaptım ondan önce de 2014-2016 dönemlerinde ise staj komisyonundaydım. Baro başkanı makamına asla saygısızlık etmem ancak en keyif aldığım görev staj komisyonudur. Birçok işe bölünüyorsunuz, temsili var, meslektaşlarımızın sorunları var yani birçok görevimiz var. Stajyerlerimiz ile birlikte olmak onların ‘stajımız bitiyor ne yapacağız biz abla, nasıl para kazanacağız, bir dosyayı nasıl yürüteceğiz ’ gibi o kaygılarına, heyecanlarına ortak olmak kaygılarını gidermeye çalışmak benim için keyifli bir görevdi. Genç avukat meslektaşlarımla abla kardeş gibiyiz. Gençler sosyal medya sıkça kullanıyor. Benimle ilgili anılarını paylaşıyorlar. Seçim döneminde de haberimi yapan kıymetli meslektaşımız da bunu görmemezlikten gelemedim ve yazdım dedi. Avukat Pınar hanım olmaktansa Pınar ablaları olmayı daha çok sevdim.

Avukatlık mesleğinde kadın olarak ne gibi problemler yaşıyorsunuz?

Her meslekte oluyor tabi ki ama öncelikle vatandaşın algısı bu anlamda çok önemli. Bir cinayet işlenmiş keşfe, otopsiye, olay mahalline gidilecek belki, ‘bir kadın yapabilir mi’ algısı olabiliyor. Ancak ben şuna inanıyorum, sayımız çok artıyor. Sabırla, disiplinle devam eden avukat kadın erkek ayrımı olmaksızın başarılı olacaktır. Evet belki ilk işe alım konusunda erkekler daha avantajlıdır çünkü savunmanlık aynı zamanda direniş gücünü de temsil eder. Bunu asla kabul etmiyorum ama belki vatandaş nazarında erkek daha yılmadan mücadele edecekken kadını daha kırılgan görebilirler ama asla öyle değil. Açıkçası sırf kadın olduğum için kaybettim dediğim bir iş yok. Belki aynı dönemde staj yaptığımız erkek arkadaşlarımız daha fazla iş almaya başlamışlardır ama meslek etiğiyle, ahlakıyla, gösterdiğiniz disiplinle o farkı bir müddet sonra kapatıyorsunuz. 

Baroya bağlı kaç avukat var Samsun’da? Hukuk Fakültelerinin sayısı ve eğitim kalitesi de dönem dönem eleştirilmekte. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

1750 avukatımız var. Bu sayı aslında çok fazla. Nüfusa oranla da fazla çünkü Samsun bir tarım, sanayi şehri değil, çok fazla sanayi kuruluşu yok neticede. Belli başlı şirketler var sadece dolayısıyla ekonomisi için de bu avukat sayısı çok fazla. Ben 2000 yılında staj yaptım o dönem 9 stajyerdik şu an stajyer sayılarımız 400’e yaklaştı. Türkiye’de 400’ün altında avukatı olan çok baro var. Her yıl bizim baromuzun avukat sayısı yüzde 20 oranında artıyor. Hiçbir meslekte böyle bir artış oranı yoktur. 5 yılın altındaki kıdeme sahip avukat sayımız, artık yüzde 50’leri geçti. Son 5 yılda bu sayı iyice arttı. Bunda genç meslektaşlarımızın kesinlikle hiçbir hatası yok. Hiç ihtiyacı olmadığı halde her ile hatta ilçeye hukuk fakültesi açılırsa oraya nitelikli bir öğretim görevlisi görevlendirilemez ve aynı şekilde 190 bininci genç hukuk fakültesine alınırsa olmaz. Hukuk fakültesi farklı düşünebilme yeteneğini içerir. İlk 4-5 bine girmiş bir gençle 190 bine girmiş gencin yetenekleri çok farklıdır. Bütün gençler üniversite eğitimi görsün ancak herkes kendi yeteneğine göre eğitim görmeli.

Biz Samsun barosu olarak 190 bininci gencin hukuk fakültesine alınmasına karşı bir dava açtık hukuken bakılsa kabul edilecek dava maalesef reddedildi. Hukuk fakültesi açmak bir siyasi yatırım, o şehre ekonomik yatırım olarak görülüyor. Çarşamba Hukuk fakültesinin durumunu görüyorsunuz yıllar oldu açılalı ancak yeni yeni öğretim görevlileri alınıyor. Yıllar boyu hiç doçent olmadan eğitim verildi. İstanbul Üniversitesi’nde okurken bizim anayasa hukuku dersimize 4 tane profesör girerdi. Erdoğan Teziç, Necmi Yüzbaşı, Bülent Tanör, Burhan Kuzu gibi önemli hocalarımız vardı. 12-13 ders alıyorduk ve her biri böyleydi. Ben tek bir derste 4 profesörle eğitim görürken, Çarşamba’da okuyan meslektaşım hayatı boyunca 1 profesörle eğitim görmüş oluyor ki Türkiye’de çok kıymetli doçentlerimiz, öğrenciyi profesörlerden daha iyi yakalayabilen araştırma görevlilerimiz var ancak Çarşamba’ya gelmek istemiyorlar. Belki kampüs yeri farklı olsaydı, Atakum’da olsaydı daha çok hoca gelebilirdi.

Ülkemizde hiç hukuk fakültesi açılmasa bile elimizde ihtiyaçları giderecek kadar avukatımız var. Dolayısıyla yeni bir hukuk fakültesi açılması kesinlikle yanlış, herkes için adalet herkes için hukuk söylemimizi sanırım yönetim çok yanlış anlıyor. Her ilçeye hukuk fakültesi açılması adalet hizmeti kalitemizi yok düşürüyor. Çünkü eğitim açısından eksik yetişen nesil hem avukat oluyor hem hakim, savcı oluyor. Bazen sosyal medyada bir karar paylaşılıyor, herhangi bir mahkemenin kararı paylaşılıyor ve biz kesinlikle böyle bir karar olamaz hukuk fakültesi 1. Sınıf öğrencisi bile yazamaz bunu diyoruz araştırıyoruz ve maalesef bu doğru çıkıyor. Evet çok isnistai bir darbe döneminden geçtik o dönem, normalde hakim savcılar 2 yıl staj görüyorlarken hiç staj yapmadan kürsüye geçenler oldu ama o genç yaşındaki hakim, nitelikli bir eğitim alsaydı stajını yapmamış olsa da o afaki hatayı yapıp o kararı yazmazdı. Dolayısıyla hukuk fakültelerinin eğitimi acilen düzeltilmeli. Yetişmiş öğretim üyesi sayısı belli ve onun on katı kadar hukuk fakültesi var faaliyete geçmemiş olan hukuk fakülteleri de faaliyete geçmeden acilen kapatılmalı, yüzdelik dilim çok yükseltilmeli artık barolar boş kalıyorsa, tercih edilmiyorsa onlar da kapatılmalılar.

Stajyer avukat sorunları sık sık gündeme gelmekte, maaş ve sigorta beklentileri var. Bu konuda siz neler söylemek istersiniz?

Geçtiğimiz Haziran ayında avukatlık kanununda bir değişiklik yapıldı. Ondan önce stajyerlerin sigortalı bir işte çalışmaları yasaktı. Yani örneğin siz bu gazetede çalışırken aynı zamanda stajınızı yapamazdınız. Ya da devlette bir öğretmensiniz, bir kamu görevlisisiniz oradan ücretsiz izin alacaksınız ve hiçbir şekilde sigortalı gözükmeyeceksiniz. 1 yıllık staj döneminde 1 gün bile sigortalı olunsa staj yanıyordu. Haziran ayında barolar birliğine danışılmadan meclise bir kanun teklifi sunuldu. Kıymetli birlik başkanımız barolara bir çağrıda bulundu ve avukatlık stajında sigortalılık yasağı kaldırılıyor dedi. Bu durum naylon stajyerlere sebebiyet verecek. Baro başkanları toplantısı yaptık ve bunun sıkıntılarını paylaştık. Nasıl devlet staj döneminde hakim ve savcıya maaş ödüyorsa avukata da ödenmesi gerekiyor. İş-kur bütçesinde kullanılmayan bir bütçe var. Hakim, savcı stajyer sayısı ile avukat stajyer sayısı tabi ki karşılaştırılamayacak kadar yüksek. Hakim, savcıya şu an itibari ile 12 bin veriliyorsa stajyere de en azından asgari ücret verilsin, ona da kabulüz. Hakim, savcı maaşı kadar maaş istemiyoruz. Bir gerçeklik var ve belki ona bütçe yetmeyecektir ancak çok rahat bir şekilde asgari ücret ödenebilir. Bunun kaynağı da var, barolar birliği matematiksel hesapları ortaya koydu.

12 baro başkanımız ve birlik başkanımız ile adalet komisyonuna gittik. Zaten hukuk fakültelerindeki eğitimi tartışıyoruz biz 1 yıl boyunca bu meslektaş adaylarımıza eğitim vermeye çalışıyoruz onu da kaldırıyorsunuz siz naylon staja sebebiyet veriyorsunuz, bunun başka bir formülü var evet bu arkadaşlara ekonomik destek sağlanmalı ama yöntemi bu değil dedik. Yöntemi ve kaynağı gösterdiğimiz halde maalesef yasa geçti. Şu an hem stajyer avukat olup hem devlet memurluğu yapabiliyorsunuz ya da herhangi bir firmada işçi olarak çalışabiliyorsunuz. Mesleğe katılan bu genç avukatların önünü açmak için, aynı zamanda da vatandaşa yararlı olması için başka ek önlemler olması gerekiyor.

Arabuluculuk uygulaması hedeflenen amacına ulaştı mı?

Arabuluculuk sürecine ilk önce bir kuşku ile yaklaştık. Zorunlu olması noktasında. İş davalarında, kıdem ihbar vs. iş anlaşmazlıklarında önce mutlaka arabulucuya gidilmesi gerekiyor. Ya da ticari bir davada tüketici dosyalarında mutlaka arabulucuya gitmek gerekiyor. Şu çok doğru ki arabulucular sadece avukatlar olmalı. Mesela muhasebeciler ısrarla arabulucu olmak istiyorlar, dönem dönem meclise kanun teklifi veriliyor neticede orada aslında yargıya intikal edilecek ve bir hukukçu tarafından çözülecek olay yargıya intikal etmeden taraflar arasında ancak yine de hukuk çerçevesinde çözülüyor. Bu sebeple sadece avukatlar yapmalı bunu destekliyoruz.

Anlaşma oranları çok yüksek değil, bu ülkenin ekonomisiyle de ilgili. İş yerleri şu an 15-20 bin TL ödeyeceğine 2-3 yıl uzasın daha sonra ödeyeyim yaklaşımı gösterebiliyor. Asgari ücretin artışı, enerji maliyetlerinin artışı neticede iş yerlerini ve esnafı çok büyük bir ekonomik yıkıma soktu, dolayısıyla önceliğim şu an bunu ödemek değil diyebiliyor. Açıklanan anlaşma oranları her zaman daha yüksek ancak iş veren 10 tane işçi çıkartıyor, daha önce ibra alıyordu şimdi de alabilir. İbra almak yerine arabulucuya gidiyor. Zaten ödeyeceği için şimdi arabulucuyla anlaşıldı diye bakanlık kayıtlarında yer alıyor. Dolayısıyla zorunlu arabuluculuk oranları çok düşük.  Amaca çok hizmet ettiğini düşünmüyorum.

Aile hukuku, boşanma davalarının zorunlu arabuluculuğa sokulması planlanıyor, ben buna çok karşıyım çünkü çoğu boşanma dosyasında kadınlar daha kırılgan olarak karşımıza çıkıyor, ekonomik anlamda daha bağımlı oluyorlar, birçoğu evlenme ile işini bırakmış oluyor vs. dolayısıyla hakimin karar vermesi gerekiyor. Neticede o arada arabulucu bir hakim gibi değildir, taraflar anlaşıyorlar. Hakkı olandan daha azına razı edilmemek için arabuluculukla değil yargılamayla nafakasının, tazminatının belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Maalesef kadına şiddet hala gündemimizde, o kadının arabuluculuk toplantısında belki birkaç gün önce kavga ederek ayrıldığı eşiyle bir araya getirilmesi üzücü sonuçlara da sebebiyet verebilir.

Adalete olan güvensizlik düzelir mi, nasıl?

Adalet insanın temel ihtiyacı gibidir. Hem toplumun, insanın huzuru için hem de ekonomik refah için adalet gerekli çünkü siz bir yatırımcı olarak adalet sistemine güvenmediğiniz bir ülkeye gidip yatırım yapmazsınız. Herhangi bir genç ‘benim ifade özgürlüğüm kısıtlanacak mı’ kaygısı taşıyor, pırıl pırıl beyinler yurtdışına gitme endişesinde maalesef. Dolayısıyla ekonomik refah için de toplumsal huzur için de adalet, adalet, adalet… Nasıl sağlayacağız derseniz yargı da mülakat olmamalı. Hakim savcılarımızın seçilmesinden şüphe etmemeliyiz. Sınav olmalı ya da yıllardır söylediğimiz gibi mülakatlar kamera sistemiyle çekilsin. Neden sınavdan 90 alan çocuk mülakattan 40 alıyor? Neden sınavda 40 almış çocuk avukatlık, hakimlik sınavında 100 alıyor? Önce hakim ve savcı seçimlerindeki adalet sağlanmalı, şüphe duygusu kaldırılmalı. Vatandaş, üst düzeyden iktidardan bir talimat geldiğinde hakim buna nasıl karşı koyacak ki diyor ama koymalı. Hakim güvencesi çok daha net bir şekilde hayata geçirilmeli. Evet hukuka güven gittikçe geriledi. Benim mesleğe başladığım dönemdeki vatandaşın algısı ile 22 yıl sonra vatandaşın algısı karşılaştırılmayacak düzeyde. Çözümü var ama kısa sürede giderilecek bir güvensizlik değil bu. Bir reform yapılır ve bir günde eğitimi hızlı şekilde başka yöne çevirebilirsiniz. Sağlıkta da yapılabilir ama adalet biraz daha soyuttur bu yüzden onun güveninin sağlanması daha uzun zaman alacaktır ama biz de bu yüzden varız. Zorluklara rağmen hem mesleğimizi savunuyoruz hem de adaleti savunuyoruz. Türkan Saylan’ın çok sevdiğim bir sözü vardır, ‘Eğer bir çocuk bir yerde bilime, aydınlığa, demokrasiye muhtaçsa sönmeye hakkınız yok ışıldayacaksınız’ bizim de sönmeye hakkımız yok, ışıldayacağız. Belki çocuklarımız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, adaleti en üst düzeyde güven duyulan ülkeler arasındadır derler.

Çocuklarınızın hukukçu olmak gibi bir eğilimi var mı?

Hayır yok. 2 çocuğum var küçük olan ilköğretimi daha geçen dönem bitirdi, büyük oğlum fen lisesinde okuyor. Doktor olmak istediğini dile getirdi. Geçen gün oğlum bana artık hiçbir şey yapamayan insanların hukuk fakültelerine gittiğini söyledi. Oysa benim dönemimdeki herkes ilk 5 bin ile hukuka gidebiliyordu. Tıpı da artık kimse istemediğini, doktorların da halinin ortada olduğunu da söyledi. Artık bakıyoruz ki hiçbir niteliği olmayan sosyal medya fenomenleri bir doktor kadar kazanıyorlar. Maalesef bilginin değersizleştiği bir dönemde yaşıyoruz. Büyük oğlum şimdilik tıpçı olmak istiyor ama yıl sonunda ne ister bilmiyorum, küçüğü zaten daha alan seçmekten çok uzak yaşlarda.

Samsun Barosu Başkanı olarak yapmak istedikleriniz hakkında da bize bilgi verir misiniz?

Samsun barosu bir meslek kuruluşudur. Her meslek kuruluşuna saygımız sonsuzdur ancak her baronun yaşadığı şehirde bir farklılığı olduğunu düşünüyorum çünkü hak savunuculuğu yapıyoruz. Vatandaşın, doğanın, çocuğun, kadının sesiyiz dolayısıyla burada bir çevre ihlali ile karşılaştığımızda ilk gelecek kurumlardan biriyiz. Bir kadın şiddeti ile karşılaştığımızda hatta ihtimali ile karşılaştığımızda müdahale etmesi gereken bir kurumuz. Bu yüzden öncelikle bunun korunması gerekiyor, vatandaşta ‘haklarım savunabilir’ algısı oluşması gerekiyor bunun için uğraşıyoruz. Avukatımızın da hak ettiği düzeyde tavır görmesi için çalışıyoruz. Bu kadar çok avukatı olup ayrı bağımsız idari dairesi olmayan tek baroyuzdur, yıllardır da çözülememiş bu durum. Çok teşekkür ediyorum ki kıymetli birlik başkanımız Erinç Sağkan ve yönetiminin aldıkları ilk kararlardan biri Samsun Barosu’na arsa alınması oldu. Piazza AVM yanındaki araçların da park ettiği alan baromuza ait. Bir mimar ile anlaştık, projenin üzerinde çalışılıyor inşallah yakın zamanda temel atma aşamasına geleceğiz. Orada 7 katlı 4500 metrekare kapalı alana sahip bir binamız olacak, onu tamamlamayı istiyorum. Kadın başkanlık gerçekten çok zor. Baro başkanı olsanız da çocuklar evde ilgi bekliyor bu anlamda gerçekten zor ancak tamamlamak istediğim projeleri tamamlamak için Ekim ayındaki genel kurulda yine adayım. Yönetimdeki arkadaşlarım ile birlikte özellikle binamızı bitirmek istiyoruz.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

11 Temmuz 2021 yılında genel kurulda yaptığım adaylık konuşmamda ‘Bundan 10-20 yıl sonra benim yerime şu an genç olan kadın meslektaşım başkan adaylığı konuşması yapar ise ve ben ona ilham olursam çok büyük bir mutluluk duyacağım ve genel kurul bana başkanlık görevini tevdi ederse bunu bir onur madalyası olarak ömrüm boyunca boynumda taşıyacağım’ demiştim ve söylerken de çok duygulanmıştım. Gerçekten genç ve özellikle kadın meslektaşlarıma örnek olmak benim için çok kıymetli. İlham olduysam bu bana bir ödül. Çok yoruluyoruz, yıpranıyoruz, maalesef yıpratılıyoruz. Her şeyin ilacı sevgi, samimiyet ama her zaman bunu bulamıyoruz. Ben Av. Pınar Gürsel’in adaylık açıklamasını dinledim ve ben de baro başkanı olabilirim fikri oluştu diyorsa bir genç, bu benim ödülümdür. Her şart altında Samsun Barosu ilk kadın başkanı olma gururunu her zaman yaşayacağım.

Atakum Nakliyat
Yorumlar

  1. alpaslan akakça dedi ki:

    Sayın Pınar Gürsel Yıldıran
    Sizin Samsun Barosu Başkanı olduğunuzdan
    gurur duyuyorum. ve gelecek seneler içinde ” Tansu Çiller gibi ” ülkemizin başında Başbakan olmanızı bile isterim …
    sizi gene tebrik ediyorum ‘ her zaman başarılar dilerim
    Saygılarımla