Güçlü olmak hayata dik durabilmek önemlidir yaşamda ama her zaman. Bir de rüzgara karşı yön değiştirenler vardır. Kim güçlüyse onun yanında görünmek tüm ideallerini askıya alıp tamamen tersi bir oluşumun içinde olmak da bir karakter meselesidir ki bu aynı zamanda beraber yola çıktığın arkadaşlarını da en iyi anlatımla ‘satmak’ demektir. Hal böyleyken gücü elinde bulunduran şahsın dünya benim etrafımda dönüyor diye düşünmesinden daha doğal ne olabilir ki?
Bu durumu en basite indirgediğimizde mesela çocukluk çağında sınıf başkanı aman yaramazlık
yapınca öğretmene söylemesin diye onun yanında yer alıp isteklerini yapmalar, mahallede sokakta oynarken -gerçi şimdi sokak oyunu da kalmadı ya o da kötü bir gerçek, neyse zaten biz biraz daha eskiyi konuşuyorduk- mahalle abilerinden dayak yememek için onun hizmetini yapmak vs. gibi örnekler zamanla büyüdükçe iş yerinde korunup kollanmak için yaptığın hataların görünmemesi için müdürün ya da yetkilinin gözüne şirin görünme çabaları belki de arkadaşlarının ispiyonculuğunu
yapmak…
Hep bu karaktersiz başlangıcın devamındaki olası insan figürüdür…
Olay daha büyük olduğunda da yine bir çözümümüz vardır hemen hediye modülüne sarılmak gibi… Ne demişti eski başbakanlarımızdan biri; ‘Benim memurum işini bilir’. Gerçi aynı başbakan daha sonra da ‘Anayasa’yı bir kere delmekle bir şey olmaz’ da diyerek bugünlere gelen yolu da açmış bulunmaktadır ya neyse…
Yani ayakkabı kutularının mucidi sayılır… Hediye, nam-ı diğer kulağa güzel gelmeyen haliyle ‘rüşvet’ işin içine girince açamayacağı bir kapı da zor bulunur…
Yakın tarih başbakanlarından biri ‘devlet kasasına girmeden almak’ rüşvet sayılmaz
devleti soymak sayılmaz demişti. Bu kulaklar duydu TV’nin karşısında.
Devletin başına bir yüzük ile gelip bir yüzük ile gitmek de çok zordur… Dünya malının nimetlerinden faydalanmanın nesi kötü olabilir ki… Arabistan’da sanırım Mekke’de milyarlarca liralık araziyi içinde Hz.Muhammed, Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer’in kabirlerinin de bulunduğu araziyi Türk hacı adaylarının kullanması için Diyanet’e bağışlayan Ecevit gibi halkın Karaoğlan’ı olman gerekir ki o da çok zor… Şimdi bir düzineden fazla makam aracı ile gezen ve bin odalı külliyede yaşayanlar makam aracı , koruma polisi kullanmadan başbakanlık ofisinin sadece bir odasını kullanan işte o kadar devletçi Ecevit’i nasıl anlasınlar…
Güç öyle bir şeydir işte; doğru kullanırsan halkın kahramanı, yanlış kullanırsan çetelerin adamı olursun.