Geçen gün ihanetten konuştuğumuz bir sohbette bu zamana kadar kimseyi aldatmadığımı söyledim.
Sonrasında da “İlişkilerde yaşadığım farklı bir sorun var ama… Karşımdaki insana çok açık olamıyorum, acımı içimde yaşıyorum, perişan olup ağlarken bile çaktırmıyorum, sevgimi hissettiğimden çok daha az gösterebiliyorum” diye ekledim.
Kadın arkadaşlarıma duygularımı, üzüntülerimi, kırgınlıklarımı çok rahat söylerken sevdiğim adama kalbimi açmanın her zaman çok zor olduğunu, bunun beni savunmasız bıraktığını düşündüğümü söyledim.
Çünkü bana göre kalbini tamamen açmak demek ona vuracağı hedefi göstermekti.
Tecrübelerim bana böyle davranmanın beni koruyacağını söylemişti.
‘Güya’ koruma altındaydım ama bu sefer de samimi olamamaktan şikayetçiydim.
Karşımdaki adam; ne ona olan sevgimin farkındaydı ne de kırgınlıklarımın…
Tek başıma yaşayıp bitirdiğim ilişkide, zerre kadar sevilmediğini düşünen biri daha vardı aslında…(Oysa bende ne fırtınalar kopmuştu..)
Bir bilge kadın da bunun üzerine bana o müthiş soruyu sordu; “Peki sence birlikte olduğun adamları aldatmadın mı? Karşındaki insanı gerçek hislerinden mahrum bırakarak onları aldatmış, kandırmış olmuyor musun?”
Bir aydınlanma ile ‘evet’ dedim…
Aldatmış oluyorum…
Ben olmayarak, kendimi saklayarak aldatmış oluyorum..
İhanet üçüncü bir kişinin ilişkiye dahil edilmesinden olmuyor sadece.
Heyecanıyla, acılarıyla, aşkıyla, korkularıyla ilişkide var olmayan insanlar da birbirine ihanet ediyor aslına bakarsan.
Ben de ihanet etmişim.
Uzun uzun sohbet etmeyen, birlikte gülmeyen, karşılıklı koltuklarda birbirini eskiten insanlar da..
Sağlam ve gerçek ilişkiler yaşamak için iki kişi de her şeyiyle orda olmalı.
Yani ben bu zamana kadar hakkını vererek orda olamamışım…
Ama bundan sonra saklanmamaya karar verdim…
Çünkü aşkta başka biri olmaktan yoruldum …
Pelin ŞAHİN
👌
👌👌👌