enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,4795
EURO
36,4287
ALTIN
2.955,56
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
Parçalı Bulutlu
17°C
Samsun
17°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Çok Bulutlu
26°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
8°C
Pazar Hafif Yağmurlu
8°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
8°C

Av. Ahmethan Sipahi: “Önümüzdeki yıllarda avukat olmak isteyenler çok daha fazla zorlanacak”

Av. Ahmethan Sipahi: “Önümüzdeki yıllarda avukat olmak isteyenler çok daha fazla zorlanacak”
21 Ağustos 2023 17:03 | Son Güncellenme: 22 Ağustos 2023 09:21
A+
A-

Samsun Barosu avukatlarından Ahmethan Sipahi, 7/24 Gündem Dergi’nin 5. sayısı için Genel Yayın Yönetmeni Nevin Aydoğan’ın sorularını yanıtladı.

Sizi tanıyabilir miyiz?

1998 yılında Samsunda dünyaya geldim. 1990 yılında Gazi olmuş bir baba ile idealist ve dediğim dedik bir annenin tek evladıyım. Belki de bu minvaldeki iki insanın çocuğu olmakla aslında farkında olmadan hukuk ve adalet bilimine doğarken adım attım.

Akademik kariyerime ise; Samsun Aziz Atik Fen Lisesi’nden mezun olduktan sonra 2016 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde devam ettim. Ülkemizi de kapsamı içine alan, küresel bazda da geçerliliğini koruyan bir anlayış var; ‘’Üniversite için başka bir şehre gitmek.’’ Bu durum hayatı öğrenmek için bir fırsat oluyor. Üniversite dönemine kadar Samsun dışında herhangi bir şehirde yaşamamış biri olarak, fazla bilmediğim, memleketime yaklaşık 1000km uzaklıktaki bir şehirde yaşamak büyük bir adımdı benim için.

Bu açıdan her yeni üniversite öğrencisinin de başına gelen bir alışma süreci geçirdikten ve İzmir’i öğrenip sevmeye başladıktan sonra her şey gün geçtikçe daha güzel gitti. Ancak İzmir’de yaşadığım dönem boyunca aklımı kurcalayan bir soru vardı; ‘’Acaba Eskişehir’de okumak nasıl bir tecrübe?’’ Kendimi tanıdığımdan, eğer DEÜ’den mezun olsaydım, mesleğime başladıktan 10 yıl sonra bile bu sorumun aklımdan çıkmayacağını hissedebiliyordum. Bu sorumun bir soru olarak aklımda kalmaması adına Eskişehir Anadolu Üniversitesi’ne yatay geçiş yaptım. Hatta öyle ki, Anadolu Üniversitesi’nde, eski üniversitemde geçtiğim derslerin bir kısmını tekrar almam gerektiğinden okulum 1 sene daha uzadı. Bu benim için mesleğime 1 yıl daha geç başlamak demekti ancak Eskişehir için bu fedakârlığı göze aldım. İki ayrı üniversitede de hem akademik hem de sosyal anlamda birçok tecrübe edindim. ‘’Öğrenci Şehri’’ diye nitelendirilen iki ayrı şehirde de bu tecrübeyi edindiğim için kendi adıma mutluyum. Zaten bizim camiada çok bilindik bir söz vardır; ‘’Hukuk fakültesini 4 yılda bitiren 4 yılını, 5 yılda bitiren 1 yılını kaybeder.’’

2021 yılında mezun oldum ve staja başladım. Bizim dönemde 4 yıllık hukuk fakültesi eğitiminden sonra diplomayı almak, avukatlık mesleğini icra etmek için yeterli değildi. Avukatlık Ruhsatı için Hukuk Fakültesi diploması yanında bir de 1 yıllık Baro Stajını tamamlamak gerekmekte.

Bense bu bahsettiğim baro stajını iki ayrı büroda yaptım. İlki daha çok bilirkişi raporları üzerinde çalışıyordu. Oradan ayrıldıktan sonra yeni geldiğim büroda ise, avukatlık mesleğinin yapı taşı olan savunmayı tam anlamıyla öğrendiğimi söyleyebilirim. İkinci staj yaptığım bürodaki avukatlara çok şey borçluyum. Kendimi ve görüşümü savunmayı öğrendim.

Hukuka ilginiz nereden geliyor?

Rahmetli dayım avukattı. O benim idolümdü, o yüzden kendimi bildim bileli hep avukat olmak istiyordum. Doğduğum günden bu yana hep ‘haksızlığa tahammül edemeyen biri’ oldum. Avukatlık ve hukuk dışında başka bir meslek hiç düşünmedim.

Ülkemizde maalesef ki çoğu üniversite öğrencisi adayı, ilgi duyduğu veya icra etmek istediği için değil de yalnızca hayatta kalmak, para kazanmak için meslek seçiyor.

Mesleğimiz iş yoğunluğu ve mental yorgunluğu çok fazla tetikleyen bir meslek. Çünkü büronuza gelen insanlar hep bir hukuki sorunun parçası olarak size geliyor bu yüzden gelen insanların yüzü gülmüyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, sizin de gelen müvekkil adayının talebiyle kendi hukuki algınızı adalet terazisinde tartmanız gerekiyor. En azından benim için öyle. Gelen müvekkil adayı kendi adalet algıma göre yanlışsa kibarca reddedip yolcu ediyorum.

Bahsettiğim mental ve fiziksel yorgunluğun bir sonucu olarak, kimi meslektaşlarım 10-15 yıldan fazla bu mesleği yapmıyor. Bu mesleğe gerçekten aşık olan, savunmayı bir sanat olarak gören avukatlar ise 70 yaşında dahi çalışıyor. Avukatların toplum mühendisi olduğu kanaatindeyim. Savunma üzerine bir inşa söz konusu. İstediğim yerdeyim ve yaptığım işten dolayı çok mutluyum.

Genç bir avukat olarak ofis açmak, tutunmak zor olsa gerek.

Tabi ki. Büyük şehirlerin pastası nispeten küçük şehirlere göre her ne kadar daha büyük olsa da, dilim sayısı daha da fazla. Kiralar, giderler ise cabası. Neyse ki, mesleki tatminkarlığımı yalnızca çok para kazanmakta arayan biri değil, haklının ve doğrunun yanında olmakta arayan biriyim. Ancak tüm pastanın eşit bölüşülmesini dilerdim.

Ülkemizde bir dönem iki adet olan hukuk fakültesi sayısının 3’e çıkarılacağı zaman, ülke genelinde meslektaşlarım tarafından itiraz sesleri yükselmiş. Zamanında hukuk fakültesi sayısının üçe çıkarılması bile itiraz konusuyken günümüzde 100’e yakın hukuk fakültesi var. Gerçek bir profesörü olan hukuk fakültesi bulmak çok zor. Keza tamamen istatiksel ve bilimsel bir anekdot; ‘’Nicelik artarsa, nitelik düşer.’’

Her sene Samsun’a 200-300 stajyer avukat geliyor ve katlanarak artıyor bu sayı. Samsun’daki avukat sayısı 2 bini bulmuş durumda. Türkiye’nin tamamında benzer durumlar söz konusu. Bundan 2 sene sonra avukat olmak isteyenler çok daha fazla zorlanacaklar. Sayı çok fazla. Potansiyel müvekkil sayısı aynı. Sayı artınca ücret de düşüyor. Avukatlık asgari ücret tarifesinin yakınından bile geçmiyor alınan paralar.

Maalesef durum içler acısı. Nicelik artarsa nitelik azalıyor demiştim. İsterim ki 5 bin avukat olacağına bin avukat olsun, hepsi hak ettiği vekâlet ücretlerini gönül rahatlığıyla talep edebilsin. Bu sayede hem biz avukatlar hem de müvekkiller açısından çok daha sağlıklı bir süreç olacağı kanaatindeyim.

Hangi alanda yoğunlaşmayı düşünüyorsunuz?

Avukatlıkta örneğin doktorlukta olduğu gibi resmi uzmanlık süreci bulunmuyor. Ruhsatı aldığımız an tüm dava türlerine bakmaya ehil oluyoruz. Ancak hukukun çok ayrıntılı bir bilim olmasından dolayı zamanla bir alana yöneldiğimizden, genelde 5. yıldan itibaren o alanda isminiz duyulmaya başlıyor. Müvekkiller alanında başarılı avukatlarla çalışmak istiyor.

Henüz meslekte 2. yılım. Yavaş yavaş bir müvekkil portföyü oluşturmaya başladım. Ceza hukukuna daha yatkın olduğumu düşünüyorum. Ayrıca çevremden genelde idare hukuku dosyası geldiği için o alanda da çalışmalarım bulunmakta. Genellikle idare hukuku davalarını devlet kurumlarına karşı açıyoruz. İdarenin bir parçası oldukları için daha güçlüler. Bir tarafta da vatandaşı temsil eden ben varım. Bu noktada kazanılan başarı da ekstra kıymetli oluyor benim için. Ekstra olarak borçlar hukuku, aile miras ve iş hukuku alanında da dosyalarım var.

Bir parçası olmalıyım dediğiniz bir dava var mı?

Aslında bu soruya cevap vermek biraz zor. Keza toplumun her bireyinin her davada biraz da olsa bir taraf, bir parçası olduğunu düşünen biriyim. Bizler de yaptığımız savunmalarımızla bu inşanın mühendisleriyiz bence, savunmalarımızla tarihe not düşüyoruz. Özellikle bir cevap vermem gerekirse Danıştay’da süren İstanbul Sözleşmesi davasında Sözleşmeyi savunan tarafta aktif olarak yer almak isterdim.

CMK’dan düşen davalarda süreç nasıl işliyor?

Sistemden kendinizi aktif olarak belirttikten sonra sıraya giriyorsunuz. Sıra size geldiğinde merkezi bir numaradan aranıyorsunuz. ‘Müvekkilin adı şu, karakol şu, duruşma saati şu’ vb. bilgiler verilip, kabul edip etmediğiniz soruluyor. Kabul ederseniz ayrıntıları veriyorlar ve UYAP kaydına ekleniyorsunuz. Ayrıntıları öğrendikten sonra istemeyeceğiniz bir dosyaya sonradan ret verebiliyorsunuz. CMK ücretleri maalesef ederinin çok altında. Bir soruşturma için bin TL çok düşük geliyor. Avukatlık asgari ücret tarifesinde bir saatlik ön görüşme bile bundan yüksek bir ücret. AAÜT’te belirtilen ücretlerin CMK’da da uygulanmasını isterim ancak bu çok ütopik şu anda. Avukatların ayakta kalabilmesi için AAÜT ile CMK ücretlerinin eşit olması gerektiği kanaatindeyim.

Hukuk fakültesine girmek isteyen öğrencilere neler söylemek istersiniz?

Öğrenci, eğer kararsızlık hissediyorsa ben hukuk yazmamasını tavsiye ederim. Çünkü hukuk kararsızlığa imkan veren bir alan değil. Sırf para veya statü için yöneleceklerse yönelmesinler. Bir de özel üniversitelerdense devlet üniversitelerini tercih etmelerini öneririm. Mesleki açıdan zor bir dönemden geçiyoruz, ileride daha da zor olacak. Ancak o dönemde de başaranlar olacak ve başaranlar o döneme rağmen başarmış olacak. Bunun parçası olmak çok değerli. Ben de kendimi 20 yıl sonra başaranlar arasında görmek üzere mesleğimi icra ediyorum. 

Danışmanlık ücreti konusunda sıkıntı yaşanılıyor mu?

Danışmanlık ücrete tabidir. Biz avukatlar olarak somut bir şey satmıyoruz. Vatandaş ekmek almaya gittiğinde babasının oğlu bile olsa para vermesi gerektiğini biliyor ancak avukatlık hizmeti konusunda maalesef bu bilinç oturmadı. Bu yüzden avukatlıkta danışmanlık ücreti algısının toplumumuza işlenmesi kanaatindeyim.

Sizin mesleğinizde de şiddet olayları sıkça yaşanmakta.

Maalesef yaşanıyor. Yalnızca fiziksel şiddet de değil, psikolojik ve üstünlük arzusunun getirdiği mental şiddet de sıkça yaşanmakta. ‘İstediğim parayı vereceğim sana, sen bana karşı gelemezsin’ benzeri yaklaşımda olanlar dahi var. Çok şaşırtıcı. Bu tavırlar Orta Çağ’da kalmalıydı. Yine ekmek üzerinden bir örnek vereyim. Kimse fırına gidip ‘Ekmeği şöyle pişir, hamurunu şöyle yap’ demiyor, gidiyor ekmeğini alıp çıkıyor. Ancak bize vekalet veren bazı müvekkiller ‘Dilekçeyi şöyle yaz, şunu da ekle’ gibi şeyler söylüyor. Bazı müvekkiller Google’da bulunan dilekçelerin yeterli olduğunu sanıyor. İşimiz dilekçe yazmaktan ibaret değil. Bazen müvekkilin yazılmasını istediği şey suçun ikrarı anlamına geliyor. Kararsız müvekkil durumuyla da çok karşılaşıyoruz. Anlaşma ihtimali devam ederken bir yandan da davası yürüsün istiyor. Bazen müvekkile rağmen müvekkili savunmaya çalışıyoruz. Karşı taraftan da tehditler, şiddet eğilimleri aldığımız pektabii oluyor.

Dava süreçlerinin uzaması ve arabuluculuk uygulaması hakkında neler söylersiniz?

Biz buna usul ekonomisi diyoruz. Adil yargılanma hakkının bir parçası. Bir davanın makul sürede ve makul bedellerle tamamlanması gerekiyor. 2016 yılında Yargılama Sistemimize İstinaf mahkemeleri de eklenmiş oldu. Bu da yargılama sürecine artı bir derece mahkemesi daha eklenmesi anlamına geliyor. Yerel mahkeme, İstinaf, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi. Tüm iç hukuk yolları tüketildiğinde ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabiliyorsunuz. Aslında 5 farklı konjonktürde kendinizi savunma fırsatınız oluyor. Bu durum başta olumlu gibi gözükse de söz konusu mahkemelerinin her birinde yargılamanın misal 2 yıl sürmesi totalde 10 yılda sonuç alacağınız anlamına geliyor. Müvekkil ve avukat açısından davanın kısa sürede sonuçlanması çok önemli. Dava açarken ‘Hedef süre formu’ verilir. Duruşma sonlarında ilgili mahkeme katibi ve hakimince yeni duruşma tarihi seçilirken, önümüzdeki ekranlarda ‘Öngörülen süreyi aştınız’ uyarısı alırız. Ancak buna rağmen onaylanır, artık bu maalesef kanıksanmış bir durum.

Arabuluculuk Yargılama sistemini rahatlatması için çıkarıldı. Ancak ben arabulucuda çok nadir anlaşıldığını gördüm. Ticaret, iş ve tüketici hukuku kapsamındaki birtakım davalarda arabuluculuk zorunlu. O aşamanın bitirilmesi lazım. Bu da fazladan bir ay demek. Aslında faydasından çok zararı var diyebilirim.

Peki arabuluculukta yapılan yanlış ne?

Arabulucunun çok fazla takdir yetkisi yok. Davada ise hakimin kararının bağlayıcılığı var. Arabuluculukta tarafların aynı iradede olması lazım. Örneğin iş ve tüketici mahkemelerinde kanun bir tarafı daha zayıf görür. Tüketici ve işçiyi daha fazla haklarla donatmıştır. Diyelim ki işçinin ‘X bin lira alacağı var’. Bunun için önce avukat ile anlaşacak. Sonra arabulucuya gidecek. Çok yüksek ihtimalle anlaşamayacaklar. Daha sonra davası açılacak, istinaf ve Yargıtay süreçleri olacak. Uzadıkça uzayacak. İnsanlar bu yüzden dava açmaktan çekiniyor.

Müvekkiller ‘Benim işim hallolur mu’ diye soruyor. Ben hiçbir zaman yüzde 100 olasılık belirtmem. Çünkü Yargıtay bile 2 yıl içinde birbirine çok aykırı görüşler belirtebiliyor. Maalesef her Resmi Gazete sayısında ya yeni bir kanun ya da kanunlarda yeni bir değişiklik görüyoruz. Böyle bir durum varken avukat nasıl garanti verebilir?

Atakum Nakliyat
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.