Anadolu blues müziğinin güçlü sesi Can Gox, “Her şey bir döngüdür, hiçbir şey yerinde durmaz. Dönüp başa gelir ama bunun da bir tekamülü vardır. Gelişip başa dönmesi gerekir. Bundan 5 sene sonra 70-80’lerdeki müziğe geri döneceğiz” dedi.
Yaptığı müziği Anadolu blues olarak tanımlayan ve güçlü sesiyle büyük bir hayran kitlesi elde eden Can Gox, 7/24 Gündem Dergi’nin ikinci sayısında hayatı, çalışmaları, müzik sektörü ve daha birçok konuda özel açıklamalarda bulundu. 7/24 Gündem Genel Yayın Yönetmeni Nevin Aydoğan’ın sorularını yanıtlayan Can Gox, müzik sektöründe yakın zamanda 70-80’lerin müziğine dönüş başlayacağını söyledi.
Şehrimize hoşgeldiniz, öncelikle sizin için Samsun ne ifade ediyor?
Samsun’u çok seviyoruz. Samsun’a çok selam. 7/24 Gündem hayırlı olsun. Samsun her şeyin başlangıcı olan şehir olarak çok özel. Bu şehir kalbimizdeki ilk aşkımız.
Müzik serüveniniz nasıl başladı?
Müzik serüvenim çocukken başladı. Baba tarafım Selanik, anne tarafım Arnavut kökenli. Mübadele zamanında buraya gelinmiş. Babam akordeon çalardı, bana hep destek oldu. Akordeon çalmak bana hep zor geldi. Küçük bir org ile başladım. Ondan sonra kendi kendime gelişmeye çalıştım. Ortaokulda gitara başladım. Şarkıcı olmak gibi bir hayalim yoktu. Özel bir okulda okudum, 1970’lerin sanatçısı Yasemin Kumral okul sahibiydi. İlk gitar hocalarımız Derya Köroğlu, İlhan Şeşen gibi isimlerdi. Bize gitar hevesi verdiler. Cevdet Cenen, Ali Fuat Ülgen, Cevher Ürek gibi hocalarımızdan gitar dersi aldık. Klasik gitar dersi alıyorduk, ben akustik gitar aldım kendime. Ben bir yandan pop gitar çalıyordum. Sonrasında okul orkestrasına seçildim. O zamanlar Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin yarışmaları olurdu. Kabataş ve Galatasaray hep başarılı olurdu. Biz de onların arasından sıyrılmaya çalıştık. Kadın cazının önemli ismi Şenay Lambaoğlu orkestramızda bir ödül kazandı. Zerrin Özer’le beraber çalışan İlker Özdemir bizim lisedendir. Lisede sesim rezaletti, sadece gitar çalıyordum. Buluğ çağında sesim çok zor gelişti. Sesim her gün kısılırdı. Lisede sesim oturmaya başladı. Okul orkestrası ile çalarken otobüsün arkasında gitar çalıp şarkı söylemeye başladım. Okul yıllığımızda ‘Kulaklarımızı mahveden ses’, ‘Aynı şarkıyı 100 kere söyleyen’ adam gibi şeyler de yazıldı.
Liseye geçtikten sonra ciddi şekilde çalışmaya başladım. Bilgi Üniversitesi’nde caz eğitimi aldım. Gruplara katılıp rock müzik yaptım. Albüm tekliflerini geri çevirdik. O dönemler çok çalıştım. Acılı ve zor bir dönemdi ama o günlerin ekmeğini şimdi yiyorum. O dönem müzikte çok önemlidir. İlk 1 senede enstrümanla ilişkiyi kesmezseniz ya müzisyen oluyorsunuz ya da evde müzik yapacak kadar bilginiz oluyor. Sabır ve sebat çok önemli. Bıraktığınız anda hayatınız boyunca tozlu bir gitara sahip oluyorsunuz.
Parça seçimlerinizi nasıl yapıyorsunuz?
Ben hissedebildiğim şarkıları seçiyorum. Müslüm Gürses de söylüyorum, Neşet Ertaş da söylüyorum. Blues da söylüyorum, caz da söylüyorum. Blues denilen şey Amerika’nın türküsü. Onlar Amerika’da pamuk topluyor, biz de Adana’da pamuk topluyoruz. Emek var, ter var. Para kazanmak kolay iş değil. Türküler, deyişler yeniden popüler hale gelir. Zor zamanlarda sığınılan şey hep deyişlerdir.
Müziğin tıkandığına inanıyor musunuz?
Ben inançlı biriyimdir. Her şey bir döngüdür, hiçbir şey yerinde durmaz. Dönüp başa gelir ama bunun da bir tekamülü vardır. Gelişip başa dönmesi gerekir. Teknoloji gelişti, gelişti bir yere geldi artık tıkandı. Üretim zorlaştı. İnsanlar birbirini yemeye başladı. Çünkü alan temizliğine ihtiyaç var, başa dönme ihtiyacı var. Savaşlar çıkıyor. Müzikte de bu şekilde. Bundan 5 sene sonra 70-80’lerdeki müziğe geri döneceğiz. Özlüyoruz. Yeni dönem o zamanın öz ve güzel eğlencesini bilmiyor.
Sizde yeri ayrı olan bir şarkı var mıdır?
Seçtiğim tüm şarkıları aylarca düşünüyorum. Bestecisine güftecisine ömrünüz boyunca saygı duymuşsunuz. Altyapım farklı, sesim farklı. Bas bas bağıran paramparça sesli bir adam söylüyor. Yaptıktan sonra dinledim içime sindi. Kendi içimde hesaplaşmam var. Bestecisine, güftecisine saygısızlık etmediysem şarkıyı çıkarıyorum. Kaydedip çöpe attığım çok şarkı oldu. Demlenen çok şarkı var. Söylemeyi düşündüğüm çok şarkı var. Albüm çalışmasına başlıyorum. Yapımcımla repertuvar aşamasındayız, anlaşmamızı boş zaman bulursak imzalayacağız. Çok şarkı var içimde demlenen. Hangisini seçeceğiz çok zor. ‘Can Gox şu şarkıdan yemek istedi’ dedirtmek istemem. Şarkıyı farklı bir noktaya taşıyabileceksem söylerim, aynı şekilde söyleyip papağanlık yapacaksam hiç söylemem. Cem Karaca söylemek cesaret ister. O cesareti toplamaya çalıştım bunca zaman. Bu zamana kadar hep tekli yapmıştım. Şimdi 10 şarkılık bir albüm yapacağız. Bir iki ay tamamen stüdyoda geçecek.
Rap müzik hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok sevdiğim dostlarım var. Kadıköylüyüm. Rap müziğin Kadıköy, Beşiktaş, Esenyurt, Bakırköy, Beylikdüzü, Ankara, Bursa tayfası var. Eskiden rock tayfasının da kolları da vardı. Türkiye rock müziğinin en önemli isimlerinden Yavuz Çetin Samsun’dan çıkmadır. Çünkü burada müzik okulu var. Türkiye’de dünyadan farklı olarak eski gerçek rap yapılıyor. Gerçek protestoyu yansıtan şey rap. Söylemek, sokağı anlatmak, okumak rap. Amerika’da yıllardır bu yapılıyor. Rap politik, siyasi, eleştirel bir müzik. Bir şort, bir spor ayakkabı sahneye çıkıyorlar. Sevdiğim bir alan. Bu işi çok iyi yapan dostlarım var. Şu an için bir düet yapmayı düşünmüyorum. Öncelik şu anda albümümde. Rap yapılırsa bir sene ona devam etmek zorunda kalıyorsun.
Kadıköy’ün yalnız çocuğu sıfatının hikayesi nedir?
Ulvi Yaman abi ile çok güzel bir röportaj yapmıştık. Eski Kadıköy yalnızlık demekti. Şu anda o kadar kalabalık ki. Ben de Moda’ya taşındım. Kadıköy’ün, Beşiktaş’ın gecesi çok güzeldir. Şehrini seven insan için gece şehrin yalnızlığı çok özel bir durumdur. Gece 3 buçuk 4’ten sonra Kadıköy’e sorarım. ‘Paslı sokak lambasına yağmurda dayandım uzaklara doğru baktım’ derdik. ‘Yağmur yağması iyi olurdu, gözyaşlarımızı kimse görmezdi’ diye düşünürdük gençliğimizde. Artık çok kalabalık dayanamıyoruz.
Evliliği tavsiye ediyorsunuz gençlere, mutlu bir evliliğin sırrı nedir sizce?
Sırrı gerçek olmak. İçimiz dışımız bir olduktan sonra niye evlilikler, ilişkiler sallansın. Kavga edeceksen et, seviyorsan sevdiğini söyle. İki güzel şey söyleyince erkeklik gururu gitmiyor. Gerçek bir evlilik hayatı paylaşmaktır. Ben evlenirken yaşlanınca beraber olacağım kadını hayal ettim. Biz hayatı paylaşıyoruz. Herkes kendi alanını yaratabiliyorsa, kendi projelerini yapabildiğin sürece hiçbir sorun yok. Bazen bir süre uzak kalıyoruz işlerimiz gereği. Özledik birbirimizi. Sevgisine inanan herkes evlensin diyorum. Zorluklar aşılıyor. Evlilik, aşk sabır gerektirir. Ben bunu yapamıyorum demek çok kolay.
Sinemayla aranız nasıl?
Yönetmen takip ederim. Rus sinemasını, yeni akım Fransız sinemasını takip ederim. Japon sinemasını da severim. Tarkovski, Gaspar Noe sevdiğim yönetmenler. Zamanından beri sevdiğim yönetmenler var, onları takip ederim. Çok geniş bir külliyatımız var diyebilirim. Zeki Demirkubuz, Reha Erdem severim. ‘Live in Las Vegas’ filmi benim için çok önemli. Müziklerini Sting yapmıştır. Hem müziği hem de filmin konusu ile beni çok sarsan bir film olmuştur. İçerek ölmek isteyen bir adam ile bir hayat kadınının buluşmasını anlatır. Kadın hayatını devam ettirir, adam da ölmek için içer ve ikisinin inanılmaz bir aşkı vardır. Kadıköy’de ‘Başka sinema’ programını takip ediyoruz. En son Parazit filmini çok sevdim. Eşimle beraber filmin ardından analizini yapıyoruz, çözümlemesini yapıyoruz. Sinemayla ilişkim hastalık derecesinde ve özel.
Bir oyunculuk denemeniz de oldu, bundan bahseder misiniz?
Senarist Başar Başaran bir gün yemeğe çıkardı beni. Gecenin sonunda ‘Ben bir şey yazdım, başkasına oynatamıyorum senin oynaman lazım’ dedi. ‘Dip’ adlı dizide 6 bölüm oynadım. İlker Kaleli ile beraber ölmek isteyen ama beceremeyen şaşkın bir adamı oynadım. İntihar eden ama başarısızlıkla sonuçlanan bir adamdı. Oyunculuk çok sabır gerektiriyor. Karavanda 14 saat beklediğimi biliyorum. Ben çok zorlandım.
Müzik dışında neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Dizi takip etmeye çalışıyoruz. Eski çay bahçelerini çok severim. Ben çok uyuyan biri değilim. Akşam en geç 12’de uyurum. Sabah 7 gibi uyanır, simit peynir alıp çay bahçesine gideriz, gazetemizi okuruz. Yürüyüş çok severim, günde 10 bin adım atmaya çalışıyorum. Ben Samsun’da olsam her sabah bu sahilde koşarım. İnsanların daha huzurlu olması burayı kullanması lazım. Çöpten adam çizemem, yazım çok kötüdür. Şarkı sözü yazdığımda bazen kendim okuyamam. Eşim Güler’le beraber şarkı yazmaya başladık. Ben müziğe 12 sene ara verdim. İdari işler ve satın alma işi yaptığım için sürekli tamirat, tadilat, altyapı gibi işlerle uğraştığım için evde bozuk bir şey gördüğümde kafamı çeviririm.
Yemek yaparım. Et marinasyonları tekniği ve İtalyan mutfağı eğitimim var. Etin nasıl rahatlatılması gerektiğini öğrendim. Türkiye’de et yiyemiyoruz. Evde eti terlik gibi yiyoruz. Ne etin proteini kalıyor, ne de lezzeti kalıyor.