enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
Yağmurlu
7°C
Samsun
7°C
Yağmurlu
Pazar Hafif Yağmurlu
6°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
8°C
Salı Açık
10°C
Çarşamba Az Bulutlu
11°C

Erhan Ertetik: “Fark yaratan enstrüman değil sizsiniz”

Erhan Ertetik: “Fark yaratan enstrüman değil sizsiniz”
A+
A-

Kıraç ve Gülşen gibi isimlerin bas gitaristliğini yapan Samsunlu Erhan Ertetik, 7/24 Gündem Dergi‘nin 6. sayısına konuk oldu.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz, Samsun’da çocukluğunuz nasıl geçti?

1982 doğumluyum, 70 ve 80 doğumlular bence çok güzel bir çocukluk dönemi geçirdiler. İnternetle biraz geç tanıştık ama bu da olumlu bir durum bence. İlkokulu Sakarya İlköğretim Okulu’nda okudum. Çok iyi bir hocam vardı İncilay Hocam. Ortaokulu İlkadım İlköğretim Okulu’nda, liseyi Mithat Paşa’da okudum. Buradaki arkadaşlarım ile hala görüşürüz.

Sokak aralarında top oynayıp, elimizdeki ekmek arası domates peyniri arkadaşlarımızla paylaşarak büyüdük. Bunun için mental olarak da güzel büyüdüğümüzü düşünüyorum. Samsun gibi küçük şehirlerde yaşamanın olumlu yanları da var. Ulugazi mahallesinde oturuyorduk. Arkadaşlarla mahallemizdeki Ahmet amcanın bakkalına gidip birkaç şey seçip ‘Ahmet amca biz bunları alıyoruz’ der para vermeden çıkardık 🙂 Sonra ailelerimiz öderdi ücretini 🙂

Çok fazla anı var çocukluğuma dair; ancak unutamadıklarımdan biri; turuncu renkte, telli, plastik bir oyuncak arabam vardı, onu sokakta sürerken mahalleye turuncu bir Murat 124 girdi içerisinde de babam.

İlk arabamızı almıştı. O an elimdeki oyuncak arabama baktığım an hafızamdan silinmiyor mesela.

Abiniz Burak Ertetik de çok başarılı bir müzisyen. Müzik yolculuğunuz nasıl başladı?

2 kardeşiz. Abim ne yaptıysa ben de onu yapmaya çalıştım aslında. Hiçbir zaman da onun kadar başarılı olamadım. Rol model aldığım kişiydi abim.

Belki de abimle daha fazla ortak alan yaratıp onunla daha fazla vakit geçirme isteği de olabilir bilinç altında. 4 yaş var abimle aramızda ve belirli yaşa kadar o fark hissediliyor. Ben liseye geçtikten sonra kapanmaya başladı o fark. Abim futbol oynuyordu ben de oynuyordum gerçi beceremedim pek 🙂

Basketbol oynuyordu ben de oynadım. Hatta fena değildim bu alanda. Samsunspor’un genç takımında güzel isimlerle basketbol oynamaya başladım. Küçük bir sakatlık geçirdim o süreçte.

Bir gün Of Aman Nalan’ın Usul Usul albümünü dinliyordum. O albüm çok iyiydi.  Albümdeki bir enstrüman sesi çok dikkatimi çekmişti. Araştırdım ve bas gitar olduğunu öğrendim. Bas gitar çalmayı öğrenmek için klasik gitara başladım.

Abim o dönemde davul çalmaya başlamıştı ve çok yetenekliydi. Kısa sürede çok ciddi adımlar atmıştı. İlk bass gitarımı abim aldı. Abimle birlikte çala çala kendimi de geliştirdim müzik yolculuğu bu şekilde başladı.

Sonraki süreç nasıl gelişti, ne zaman müzik hayatınız oldu?

Bana bas gitar aldıkları o dönemde üniversite sınavına hazırlanıyordum. Bu sebeple gitarım evde bile değildi. Arada bir provalar yapıyorduk sadece. O dönem “Ütopya”adında bir grubumuz vardı ve çok popülerdik. Çok iyi işler yaptık. 19 Mayıs festivallerinde çalıyorduk.

O dönem yavaş yavaş kendi bestelerimizi yapmaya ve grubumuzun ismini duyurmaya başlamıştık. Sonrasında Mersin Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü kazanıp il dışına çıktım. Haliyle burayla bağım azalmaya başladı.

Yazları Samsun’a geldiğimde çalıyorduk. Müzik anlamında en büyük adımı üniversitede attım. Müzik orada artık hayatım oldu. Bilinçsizce çalışıyordum ancak çok mutluydum. Çok iyi müzisyen arkadaşlarım vardı Mersin’de onlar bana yol gösterdiler.

Üniversite 3 ve 4. sınıftayken barlarda sahne almaya başladım. Üniversitenin bahar şenliğinde sahneye tek başıma çıkmamı istediler. Hemen abimi arayıp; abi hemen gelmelisin, bahar şenliklerinde amfi tiyatroda çalacağız dedim. Üniversitenin anfi tiyatrosunda abimle davul ve basla 45 dakika full doğaçlama çaldık. İnsanlar ilk başta pek anlam veremese de benim için çok güzel bir anı oldu.

Neden bas gitar?

Piyano, klasik gitar gibi enstrümanları da çalıyorum ancak yan enstrüman olarak kaldılar benim için. Asıl enstrümanım bas gitar oldu her zaman. Bas gitar, armoninin temeli ve diğer müzisyenlerin yaslandığı enstrümandır. İyi bir davulcun ve basçın varsa müzik her zaman devam eder.

Bas gitaristin ne çaldığını anlamaz kimse ama; çalmadığı an o eksikliği de fark ederler. Bu sebeple çok fazla ön planda olmaz. Ancak Dünya’da ve Türkiye’de bunun örnekleri var. Artık bas gitar solist bir enstrüman. Mesela benim albümümde de bas gitar sololarımın olduğu, melodilerin bas gitar ile çalındığı yani bütün kompozisyonları nerdeyse bas gitar üzerine yaptığım bir albümüm var.

Psikoloji de çok güzel ve kıymetli bir bölüm ama müzik ağır bastı…

Bölümüme isteyerek gittim ancak müzik hep ağır bastı. Barlarda çalıyordum. Piyasa müziği dediğimiz şeye o dönem başladım aslında. Sabah dört gibi evime dönüyordum bu nedenle sabahları ilk iki derse giremiyordum. Klinik psikoloji hocam vardı, ona durumumu anlatıp, ben müzisyen olacağım, beni geçirirseniz çok sevinirim dedim. Sağ olsun sınavdan geçirdi ve mezun oldum.

Üniversiden sonra neler yaptınız, İstanbul serüveni nasıl başladı?

Samsun’a dönüp, bir yıl kadar psikologluk yaptım. Ama aklım hep müzikteydi, seans aralarında armoni çalışıyordum. Özgürlük’te çalıp sabah olunca takım elbisemi giyip psikologluk yapıyordum o dönem. Kendi kendime öğrenmeye devam ettim ama çok vakit kaybettim. İyi bir mentorun yönlendirmesi çok önemli bu yolda. Milyonlarca video var ama nereden, nasıl başlanılacağını bilmezseniz orası da bir çukur aslında.

Bir akşam ailece oturuyoruz ve ben İstanbul’a gideceğimi söyledim. Elime gitarımı aldım ve İstanbul’a gittim. Müzik anlamında kimseyi tanımıyordum. Bir arkadaşımın yanında kaldım bir dönem. YouTube ve sosyal medyanın daha yeni yeni öne çıkmaya başladığı dönemler. YouTube’a Özgürlük’te çaldığım videoları yüklemiştim. O amatör videolar sayesinde tanınıyordum.

Ne istediğimi biliyordum ama zor oldu tabii ki bunu gerçekleştirmek. Samsun’dan Emrah Karaduman ve Enver Günen ile aynı dönemde İstanbul’a gittik. İlk sahnemi tam hatırlayamıyorum ama, Nişantaşı’nda yan yana çok güzel mekanlarda canlı müzik yapılırdı. Onlardan birinde çaldım diye hatırlıyorum.

Hiç pes etmeye yaklaştığınız, tereddüt ettiğiniz bir an oldu mu?

Bir an bile teraddüt etmedim! Amaçları uğruna çalışan ve hayatını ona göre revize eden biriyim. Hiçbir zaman Samsun’a döneyim diye uğraşmadım. Annem ayrı kalmamızdan dolayı çok istedi dönmemi o dönem.Ne zaman ki ben 2010’larda televizyonlara çıkmaya başladım annem de hadi oğlum gel demekten vazgeçti 🙂 Sevdiğin konuda inat etmek, istemek gerekiyor.

Fark yaratan enstrüman değil sizsiniz. İşinizi ne kadar yaptığınız ve enerjinizdir önemli olan. Ben başka bir enstürüman da çalsam da yine iyi yerlerde olurdum. İşinizi iyi yaptığınızda kişiler sizi işlere çağırıyorlar. Bu şekilde İstanbul’da çevremde genişlemeye başladı.

Raci Pişmişoğlu ile nasıl tanıştınız?

Popüler olmaya başladığım dönemde hala içimde bilgi eksikliğinin verdiği o boşluk hissi vardı. Popüler olmak başarılı olduğun anlamına gelmiyor benim için. İşini iyi yapmak önemli olan. Bu anlamda sanatla ilgili eksikliği hissediyordum. Sanat böyle bir şey. Son nefesimde de bilmediğim şeyler olacak. Sürükleyici ve ilgi çekici yanı da bu sanırım.

Bir basçı abimin aracılığıyla Raci Hoca ile tanıştım. Yeni Türkü ile çalıyordu o dönemde. Bilgi Üniversitesi Caz Bölümü Öğretim Üyesi. Müthiş biridir. Derslere başladım, hemen anladı nerelerde eksik olduğumu. Ben hedeflerimi anlattım, bu doğrultuda çalışmaya başladık.

Hocamla çok daha önce çalışma fırsatım olsaydı sonuç daha farklı olurdu.

Raci Hoca, müziği anlamamda, bas gitara bakış açımda, nota okuma, ritim duygusu, form bilgisi konularında çok büyük katkılar sağladı bana.

Ancak kırılma noktam armoni oldu. İstanbul Modern Müzik Akademisi vardı o dönem, en yüksek bursu alarak o okula girdim. Bizim duayenlerimizden Eylem Pelit ayda bir kere tüm gün dersimize geliyordu. Ben ilk dersimizde tek nota bile basamamıştım heyecandan. İkinci ders bir ay sonraydı. O gün çalmıştım ve sen çalabiliyormuşsun demişti bana:)

Konserlerde de çaldığım için sabah derslerine giremiyordum; bu sebeple istediğim verimi tam alamadım okuldan. Sonrasında okulun armoni hocası Güç Başar Gülle’ye gidip ‘Hocam birebir çalışabilir miyiz’ dedim. Sağolsun kırmadı beni. Müziğin edebiyatını öğretti bana.

Sanat şöyledir; sürekli çalışırsınız ve o çalışma sonrasında bir enerji birikir ve bir kırılma anı olur. İşte orada bir üst seviyeye geçersiniz. Bunun belirli bir zamanı da yok aslında. Sadece biriktirmeye devam etmelisiniz.

Armoni de benim için öyle oldu. Bas gitarı ikinci plana attığımda daha iyi bascı olduğumu gördüm. Dünyaca ünlü Fransız birçok basçının da hocası Dominique Di Piazza ile çalıştım kısa bir süre online olarak. Bu isimler benim boyut değiştirmemi sağlayan isimler oldu.

Stüdyo müzisyenliği dönemi başladı sonrasında değil mi?

Evet. Stüdyo müzisyenliği çok farklıdır. Her sahne müzisyeni, stüdyoda da başarılı olacak diye bir şey yoktur. Sahnede sığınabildiniz yerler var ancak stüdyoda ne kadar biliyor olsanız da çıplaksınız.

İlk kayıt deneyimim; İstanbul’a yeni taşındığım, Özgürlük videolarının patladığı dönemdi.

Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine gitarımı alıp görüşmeye gittim. Aranjör, yeni geldiğim için biraz mobbing uyguladı. O gergin ortamın etkisiyle çalamamıştım.

Sonraki kayıt deneyimim ise Mustafa Sandal oldu. Emrah (Karaduman), bir parçanın demosunu yapmıştı. Demoda bası ben çalmıştım. Hep beraberdik o dönem. Türkiye’nin en önemli aranjörlerinden Erhan Bayrak o parçanın aranjesini üstlendi.

Bası da benim çalmamı istedi. Erhan abiyle tanışmaya gittim ve heyecandan ölecekmişim gibi hissettim. Bana sen kayıt odasına geç, biraz çalış dedi. Ben kayıt odasında biraz prova yaptım. İçeri geldi ve kayıt bitmiştir dedi. Meğer heyecanlandığımı fark edip, ben prova yapıyorum sanarken kaydı almışlar. O kadar koca yürekli bir adam ki Erhan abi. Benim kariyerim için kırılma noktalarımdan bir tanesidir.

Popüler isimlerden kimlerle çalıştınız?

Zeynep Dizdar’ın popüler olduğu o ilk dönemde bir süre onunla çaldım. Arhavi’de bir konser vardı. Emrah, Enver ve ben Samsun ekibi olarak Nez’e çalacağız ve bizden sonra da Kıraç’ın konseri vardı.

Kıraç ile uzun dönemler çalışmış Türkiye’nin en önemli gitaristlerinden Barış Bölükbaşı, o konserde beni dinleyip beğenmiş. Kurmayı düşündüğü yeni ekip için benden önceki çalışmalarıma dair örnekler istedi. Sonrasında beni grubuna dahil etti. Biz çalışırken Kıraç’ın bas gitarist ihtiyacı oldu ve bu şekilde Kıraç ile de çalışmaya başladım.

Gülşen ile çalışmaya başlamam ise; Ozan Çolakoğlu’nun stüdyosunda başka bir aranjörün şarkısını çalıyordum. Ozan abiyi tanımıyordum henüz. Ben çalarken sürekli birileri içeri girip çıkıyordu. Ben de acaba kötü mü çalıyorum diye kendimden şüphe etmeye başladım. Meğerse hoşlarına gitmiş 🙂 Bir hafta sonra telefon geldi ve Gülşen’in ekibine dahil oldum.

İlk büyük sahnenizi hatırlıyor musunuz, hangi duyguları yaşamıştınız?

Kıraç’la çalışmaya başladığım ilk zamanlar çift katlı bir otobüsle peş peşe üç konserlik mini bir turneye çıktık. Hayatımda ilk defa görmüştüm! Alt katı oturma alanı üst katında ranzalar vardı. İlk konser Ankara’daydı. Özel bir geceydi. Ertesi gün ise bir üniversite şenliğinde çalmaya gitmiştik.

Henüz şarkıları da tam ezberleyemediğim için notalara bakarak çalıyordum. Kafamı bir ara bir kaldırdım 15 bin kişi karşımda. Karınca yuvası gibiydi 🙂 O kadar heyecanlandım ki tarifi yok. Çalamamaya başladım ama hemen toparladım kendimi.

Müzikal anlamda denemek istediğiniz bir şey var mı?

Sevdiğim bir parçayı caz armonisi ve tınılarıyla coverlamayı isterim. Karsu’nun yaptığı iş gerçekten çok güzel, önemli bir isim. Yeni şeyler yapmaktan çok zevk alıyorum.

Dünyaca ünlü bascıların parçalarını coverlamak daha çok hoşuma gidiyor. Türk müziğinin caz müziğinden daha zengin olduğunu da düşünüyorum. Türk müzik tarihine yön vermiş şarkıların üzerinde biraz oynayıp sunmak isterim.

Sinemayla da aranız iyi, hangi filme müzik yapmayı isterdiniz?

Film olarak değil ama Tom Cruise, Keanu Reeves gibi sevdiğim oyuncuların oynadığı bir filmde bir şekilde olmak isterdim.

Gitar koleksiyonunuz var mı, en iyi bas gitar markası nedir?

Çok sayıda gitarım var. Daha İstanbul’a gitmeden, iyi bir takipçiydim. Açık arttırmalara katılırdım. O dönem aldığım pedallarımı hala kullanıyorum. O yıllarda aldığım gitarların gelişimimde büyük katkıları oldu.

El yapımı butik markalar var. Ağacın karakteri, dokunuşunuz, kullandığınız komponentler tonunuzu etkiler. Bunların birinci sınıf olduğu markalar var. Amerikan el yapımı Fodera, Ken Smith gibi. Yüzyıllık kurutulmuş ağaçlar kullanıyorlar. Ama müziğiniz geliştikçe ve olgunlaştıkça artık enstrümanın bir araç olduğunu anlıyorsunuz.

Rahat ettiğiniz bir enstrümanı bulmak ve çok çalışmaktır önemli olan. Ben günde 7-8 saat çalışıyorum mesela.

Çalışmak istediğiniz bir isim var mı?

Gökhan Türkmen. Gökhan’la bir projede çalışıp arkadaş olduk, harika bir insan ve harika bir müzisyendir. Müziğini beğendiğim kişiler arasında birinci sıradadır.

Hatta kendisine de müziği bırakmadan seninle çalışmayı çok istiyorum dedim 🙂

Atakum Nakliyat
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.