Bu resmi bir çoğumuz görmüştür. Ben ne zaman görsem, içime dokunur ve etkilenirim.
Yapılan her resmin bir öyküsü vardır elbette ama, özellikle eski ve büyük ustaların hemen her resminin kitap olabilecek öyküleri vardır.
Zaten birçoğu da olmuştur. Şimdi resmimize ve öykümüze geçelim.
Daha on üç yaşında şahane resimler yapmaya başlayan Albrecht gibi, yine en az o kadar yetenekli bir kardeşi daha vardır, Albert.
Her ikisi de Nürnberg’deki akademiye gidip resim eğitimi almak istiyorlardır ama aile bunu sağlayabilecek durumda değildir.
İki kardeş bir anlaşma yaparlar. Kura çekecekler, kim kazanırsa okula o gidecek, diğeri çalışıp onun masraflarını karşılayacak daha sonrada diğer kardeş okula gidecektir.
Kura çekilir ve Albrecht kazanır, diğer kardeş Albert ise yakınlardaki maden ocağının yolunu tutar.
Albert sözünü tutar ve dört yıl boyunca madenlerde çalışıp kardeşi Albrecht in masraflarını karşılar.
Albrecht ise okulda son derece başarılıdır. Ressam, matematikçi, tahta baskı… Saysak kitap olur.
Dostlar, burada hepsini yazarak, çalışmalarından örnekler vererek sizi sıkmak istemem. İlgili arkadaşların ayrıca araştırması gerekecek.
Bu resim oto portresidir. Okuldaki hocalar bile, bir deha ile karşı karşıya olduklarını anlamışlardır. Artık resimleri de satılıyordur. Okulunu birincilikle bitirir ve eve döner.
Ailesi onuruna bir ziyafet düzenler. Yemeğin arasında Albrecht, ayağa kalkar, kardeşinin yaptıklarını anlatır ve minnet duygusunu dile getirir, kadehini onun şerefine kaldırdığını söyler ve ekler “Şimdi sıra sende kardeşim.“
Albert söz alır. Madende çalıştığı yıllarda neredeyse bütün parmaklarının defalarca kırıldığını, kireçlenme ve romatizma sorunu yaşadığını, artık fırçayı tutmak bir yana, elindeki kadehi bile zor tuttuğunu, artık resim yapamayacağını söyler.
Böylece bir minnet duygusu olarak Albrecht Dürer’in yukarıdaki ünlü ( Eller-Dua eden eller ) resmi ortaya çıkar.
Sizleri, çok fazla tarihlerle, eser isimleriyle ve bol bol resimlerle sıkmamaya dikkat ederek, resim sanatındaki sayısız öykülerden birinden bahsetmeye çalıştım. Dediğim gibi, ilgili arkadaşların ayrıca ilgilenmesini gerektirecek kadar uzun bir konudur, bu eski büyük ustalar ve eserleri.
Bir öğrencim sormuştu “O kura tersine olsaydı, Albert’e çıksaydı ne olurdu, yine kardeşi kadar baş yapıtlar üretir miydi.”
Ben süslü laflar etmeyi sevmem ama, nereden aklıma geldiyse “O en büyük baş yapıtı, madende çalışarak üretti “ demiştim.
Sağlıcakla kalın…
Raşit ERTENLİ
Süper bir hikaye. Emeğinize sağlık
Çok teşekkür ederim. Sağ olun
İnsanların ders alması-çıkarması gereken bir hikaye.
Her hikaye bir kazançtır, değerlendirebilene.
Haklısınız. Her yaşanmışlık ayrı bir ders. Sağolun.