Kendimize ya da başkalarına dair beklentilerimiz bazen öyle güçlü oluyor ki başarı ya da başarısızlığı derinden etkileyebiliyor.
Beklentiler olumlu ise sonuç başarı, olumsuz ise başarısızlık beraberinde geliyor.
Bu konuyu iyi özetleyen sevdiğim bir söz var.
Söz Henry Ford’a ait. Diyor ki; “Bir şeyi başaracağınıza veya başaramayacağınıza inanıyorsanız, her iki durumda da haklısınız.”
Psikolojide buna beklenti teorisi deniyor.
Bu konuda yapılmış çeşitli deneyler var.
Bu deneylerden en bilineni ve teoriye ismini vermiş olanı Harvard Üniversitesi’nden profesör Rosenthal’in deneyi.
Rosenthal bir ilkokulda çocuklara zeka testi yapıyor ve öğretmenlere bazı çocukların üstün zekalı olduğunu söylüyor.
Fakat bu bilginin aileler ve çocuklarla paylaşılmamasını rica ediyor.
Aslında çocuklar normal zekâ düzeyine sahip ve rastgele seçilmişler.
Ders yılı sonunda oldukça ilginç iki bulgu ile karşılıyor.
Birincisi çocukların başarısında yaşanan artış.
Diğeri ise çocukların zekâ testinden bir önceki yıla göre daha yüksek puan almaları.
Takip eden yıllarda buna benzer pek çok araştırma yapıldı ve hep benzer sonuçlar alındı.
İşte benzer sonuçlar alınan ve yine bir ilkokulda yapılan başka deney.
Bu deneyde çocuklara şeker dağıtıldı.
Çocukların bazıları şeker kâğıtlarını yere atarken bazıları çöp kovasına attı.
Birinci sınıftaki öğrencilere öğretmenleri “Aferin şeker kâğıtlarını çöp kovasına atmışsınız” dedi.
İkinci sınıftaki öğrencilere öğretmenleri “şeker kâğıtlarının yere atılmış olduğunu gördüm. Bir daha böyle bir şey görmeyeyim” dedi.
Üçüncü sınıftaki öğrencilere herhangi bir şey söylenmedi.
Sekiz haftanın sonunda birinci sınıfta hiç kimse şeker kâğıdını yere atmıyordu.
İkinci sınıfta etrafta öğretmen varsa kâğıtlar çöpe yoksa yere atılıyordu.
Üçüncü sınıfta ise herhangi bir değişim gözlemlenmedi.
Bu iki deney bize başkalarının beklentileri ile bizim davranışlarımız ya da elde ettiğimiz sonuçların ne kadar bağlantılı olabildiğini kanıtlıyor.
Her iki deneyde de çocuklar kendilerinden beklenen gibi davranıyor.
Ya kendimizle ilgili kehanetimiz, beklentilerimiz, önyargılarımız.
Daha bir işe başlamadan yapamayacağımıza inanmalarımız.
Olmaz bu iş ben beceremem demelerimiz.
Bunlar ne getiriyor beraberinde; başarısızlık ve hayal kırıklığı.
Nasıl başkalarının bizden beklediği gibi davranma eğilimimiz varsa, kendimizden beklediğimiz gibi davranma eğilimimiz de var.
Eğer başaramayacağımıza inanıyorsak, öyle davranıyoruz.
Özgüvenimiz kırılıyor, motivasyonumuz azalıyor, etrafımızda o durumla ilgili fırsatları göremiyor oluyoruz vs.
Sanırım başarı için önce kendimizle ilgili beklentilerimizi olumluya çevirmeyi başarmalıyız.
Ardından yeterli çalışma ve o konuyla ilgili biraz yetenek bizi başarıya taşıyacaktır.
Kendinizle ilgili kehanetiniz olumlu olsun.
Ziynet GİTMEZ