Diyetisyen Cemre Balkan, 7/24 Gündem Dergi’nin 6. sayısına konuk oldu. Balkan, 7/24 Gündem Genel Yayın Yönetmeni Nevin Aydoğan’ın obezite ameliyatı olan hastaların beslenmeleri, pesketaryen beslenme, aralıklı oruç hakkındaki sorularını yanıtladı.
Diyetisyen Cemre Balkan, obezite ameliyatı olan hastaların beslenmeleri, pesketaryen beslenme, aralıklı oruç gibi pek çok konuda sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1995 yılında Samsun’da doğdum. Liseyi, Tülay Başaran Anadolu Lisesi’nde, üniversiteyi ise Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nde okudum. Ege Bölgesi’nin çoğunu gezdim ve çok da sevdim bunun için fırsat buldukça da gidiyorum. Ailem Samsun’da olduğu için buraya döndüm.
İlk olarak akupunktur ve nefes koçluğu yapılan bir yerde yarı zamanlı olarak çalıştım. Daha sonrasında tenis kulübünde spor salonunda danışanlarıma hizmet verdim. Sonrasında diyet yemekleri yapılan bir yerde çalıştım. Bu iş sürecinde sosyal medyamı da aktif kullanmaya başladım.
Pandemi dönemiyle birlikte işten ayrıldım. 1.5 yıl online diyet hizmeti verdim danışanlarıma. Bir süre evde kalmak durumunda kaldım tabii. Yoga, pilates, spor hocasıyla birlikte canlı yayınlar, online gruplar gerçekleştirdik. Benim için verimli geçmişti o dönem diyebilirim.
Medicana Hastanesi süreci nasıl başladı?
Çocukken hep beyaz önlük giyip hastane koridorunda yürümeyi hayal ederdim 🙂 Pandemi sonrasında Medicana Hastanesi’nden bir teklif aldım. Görüşme olumlu geçti ve başladım. 2,5 yıla yakındır burada klinik, yemekhane, mutfak takibi aynı zamanda yatan hastaların, yoğun bakımdaki hastaların, obezite cerrahisi ameliyatı olacak hastalarımızın beslenme takibini yapıyorum.
İşiniz dışında neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Gezmekten:) Dans etmeyi çok severim. 10 yıl Latin dansları yaptım. Üniversite döneminden beri düzenli egzersiz yapıyorum. Reformer, pilates, crossfit, fitness,zumba hepsini yaptım. Şu anda fitness antrenmanlarıma düzenli olarak devam ediyorum. Açık hava sporları; bisiklet, yoga, sabah yürüyüşlerini de keyifle yapıyorum.
Sporcu beslenmesi ile ilgili eğitimler aldım. Yüzücü sporcularım çok oluyor. Yüzücülerin beslenme programlarıyla ilgilenerek antrenman beslenmesi düzenliyorum. Hatta kendime de fitness ile birlikte bir sporcu beslenmesi yaptırarak dört ayda beş kilo kadar kas kazancı yaşadım. Sporla ilgilenmeyi de spor yapmayı da çok seviyorum.
Hastanenizde sıkça uygulanan operasyonlardan olan obezite cerrahisi ameliyatlarında beslenme çok önemli. Bu konuda okuyucularımızı bilgilendirebilir misiniz?
Hastalarımız ameliyata girmeden önce genel bir check-up’tan geçiyorlar. Vücut kitle indeksini belirliyoruz. Hastaya ameliyat ile hemen kilo verilemeyeceğini, ameliyat oldum artık kiloyu verdim bir daha geri almam düşüncesinde olmamalarını ve mutkala beslenmelerine dikkat etmeleri gerektiğini anlatıyorum.
Ameliyattan sonraki o süreci uygun diyet programları ile devam ettirmek çok önemli.
İlk iki hafta hastalarımızın sıvı, sonraki iki hafta ise püre bir beslenme programı uygulaması gerekiyor.
Yine ameliyat sonrasında hastalarımızın rutin kan tahlillerine bakılıyor, vitamin-mineral eksiklikleri varsa takviye veriliyor ve kişiye özel diyet programı uyguluyorum. Biz kilo verirken kastan değil daha çok yağdan kayıp istiyoruz. Bu nedenle de protein odaklı bir diyet programı düzenliyorum. Danışanımız proteini yeterli oranda almışsa bu bizim için güzel bir artıdır.
Bunun yanı sıra kolojeni de takviye olarak önerebiliyoruz. Ameliyat oldu ve o bir aylık süreci atlattılar diyelim ki; sonrasındaki süreçte de yine takip önemli. Obezite ameliyatları için; yurtdışından gelen çok sayıda hastamız var. Bu kişilerle, online şekilde süreci takip ediyoruz. Samsun’da yer alan hastalarımız haftalık ya da aylık kontrollerine gelebiliyor.
Ameliyat sonrası kilo verme sürecinden de bahseder misiniz?
İlk bir ay içerisinde 10-20 kilo arasında verilebiliyor. Kişinin vücut kitle indeksine göre değişmektedir bu miktar. İlk 6 ay içerisinde kilonun çoğu gidiyor. Örneğin bir hastamız operasyon sonrasında 200 kilodan 95 kilolara kadar düştü. Bundan sonraki süreçte daha yavaş kayıp oluyor. Zaten biz, kas ve su kaybına da sebep verebileceği için; 6 aydan sonraki süreçte hızlı kilo kaybını çok istemiyoruz. Önemli olan vücuttan yağ kaybını sağlayabilmek ve böylece sarkmaları en aza indirmek. Diyetin önemi de burada ortaya çıkıyor.
Ameliyat sonrasında kilo verimi duran, yeniden kilo almaya başlayan ya da çok fazla kilo veren de olabiliyor. Şu an bir danışanım var mesela; çok fazla kilo verdi ve ona sporla kas kazandırmaya çalışıyoruz. Çünkü mide bir yere kadar besini kabul ediyor. Burada midenin kabul ettiği besinin de içeriği çok önemli. Besin zengileştirme önemli bu noktada. O küçük hacimde besini, güzel, protein ağırlıklı ve kalorisi yüksek bir şekilde hazırlamak gerekiyor.
Peki siz nasıl bir beslenme modeli uyguluyorsunuz kendinize?
Pesketaryen. Vejetaryanın balık ve deniz ürünleri yiyen hali 🙂 Bitkisel bazlı beslenme diyorum ben buna aslında. Yulaf lapalı kahvaltılar yapmak, yumurta, peynir ve süt ürünlerini biraz daha azaltıp deniz ürünlerini arada bir tüketmek, daha çok kurubaklagil, tahıl, meyve, sebze ve kuruyemişlerin tüketilmesidir.
Arada hamburger ya da kıymalı pide kaçamakları yaptığımda oluyor 🙂 3 ayda bir iki kere kırmızı et tüketebiliyorum. Tavuk hiç tüketmiyorum. Yaklaşık 3 yıldır bu şekilde besleniyorum. Yoga ile birlikte başladım pesketaryen beslenmeye.
Çevresel sürdürülebilirlik, hayvan hakları ve kendi sağlığıma olan faydası için bu şekilde besleniyorum. Karaciğer enzimlerimin ve kolestrolümün daha iyi seviyede olmasını ve kendimi çok daha iyi hissetmemi sağlıyor. Bu sebeple öneriyorum da danışanlarıma.
Deniz ürünleri genelde ihmal edilmekte.
Pesketaryen beslenmede balık önemli bir yerde. Neden daha çok balık tüketmeliyiz?
Ülkemizde genelde maalesef balık sadece belirli dönemlerde tüketiliyor. Yerel balıkları tüketmek lazım. Balık yaparken pişirilme biçimi çok önemli. Genelde kızartılarak pişiriliyor ve böylece içerisindeki faydalı yağları ve B 12’yi bir noktada öldürmüş oluyoruz. Buğulama, ızgara, fırın şeklinde pişirilmeli.
Ülkemizde ve Batı tarzı beslenen ülkelerde Omega 6’nın 3’e oranı 16/1’e çıkmış durumda. Bu oranın normali 6/1 hatta 3/1’dir. Bu nedenle de her gün balık tüketmek lazım. Omega 6; ayçiçek yağı, mısır yağı, aspir yağı, Omega 3 ise somon, uskumru balıklarında, ceviz, keten tohumu yağlarında daha çok bulunuyor.
Bu oran şunun için önemli; vücudumuzda bir inflamasyon yani yangı var, doku hasarı da diyebiliriz buna. Bunun önlenmesi için Omega 3’e ihtiyacımız var. İnflamasyon da vücudumuzda; kalp damar, kolestrol rahatsızlıkları, trigliserit yüksekliği, çeşitli romatoid hastalıklara sebebiyet verebiliyor. Kalp damar ve beyin sağlığı için Omega 3 çok önemli.
Hastanemizdeki yoğun bakımda yatan alzheimer, pankinson, nöroloji hastalarımıza balık yağı veriyoruz. İşte bunların önüne geçmek ve bağışıklığı da kuvvetlendirmek için Omega 6’nın 3’e oranının düşürülmesi gerekiyor. Yani haftada üç dört gün balık tüketmek lazım. Eğer tüketemiyorsak da takviye almakta fayda var. Vegan beslenenler ise keten tohumu yağı tüketerek bu ihtiyaçlarını giderebilirler.
Çiğ beslenme (Raw Food) de günümüzde yaygınlaşmakta. Bu ne kadar sağlıklı?
Vücudu ve organları biraz rahatlamak adına ayda 3-4 gün yapılabilir. Bu diyette sebze, meyve ve çiğ kuruyemişler tüketilir. Burada dikkat edilmesi gereken; bazı çiğ sebzeler gaz, şişlik, hazımsızlık yapabilir ya da kişinin gastriti varsa çiğ besinler midesine dokunabilir. Bu sebeple “diyet programı kişiye özeldir.”
Polikistik Over Sendromu (PKOS) kadınlarda oldukça yaygın bir problem. Bu kişiler nasıl beslenmeli nelere dikkat etmeli?
Polikistik Over Sendromu (PKOS) her 5-7 kadından 1’inde var maalesef. Ben de o kadınlardan biriyim. PKOS’un tedavisinde genellikle doğum kontrol hapları kullanılmakta; ancak bu ilacı kullandım ve rahatsızlığım geçti gibi bir durum söz konusu değil. İlaçlar; düzenli adet görme, sivilce ve kıllanmaların azalmasını sağlamak amaçlı kullanılıyor. Bu sorunu yaşayan kişilerin vücudundaki yağ oranı çok önemli. Hormanların çalışması için vücutta belirli miktar yağ oranı olması gerekmektedir. Yağ oranı kadınlarda; %18 ile % 28 arasında olmalı. Sporcularda, %18’in altında olma durumu normal karşılanır.
Hatta fitness yapan sporcular vücutlarında 3-5 kilo kadar yağ bırakıyorlar o dönemlerde. Hormonal dengeyi de direkt bozmuş oluyorlar aslında. Kadınlarda yağ oranı yüzde 12’nin altına düştüğünde, adet görememe durumları başlayabilmekte. Bu sebeple kişinin; önce diyetisyen yönlendirmesiyle sağlıklı bir şekilde kilo vermesi ve yağ oranının belirli aralıkta olması sağlanmalıdır. Kişinin, güzel bir diyet ve egzersiz programıyla birlikte ideal yağ oranına inmesini sağlıyoruz. Bununla PKOS tamamen geçmese bile kistler ve adet zamanı düzene girmiş oluyor.
Peki PKOS hastalarının menülerinde hangi gıdalar yer almalı?
İnsülin direnci ile kol kola gezdikleri için glisemik indeksi düşük besinler tüketmeleri gerekiyor. Glutensiz beslenilmeli diyen de var, protein ketojenik beslenilsin diyen çalışmalar da var. Bence en güzeli glisemik indeksi düşük ürünlerle beslenme. Pirinç, makarna, beyaz un, beyaz şeker, patates gibi glisemik indeksi yüksek gıdalar yerine; karabuğday, kinoa, yulaf, esmer pirinç, esmer bulgur, yulaf, çavdar gibi ürünlere yönelmek gerekiyor.
Bunların haricinde diyete sağlıklı yağ(çiğ kuruyemişler, avokado, zeytinyağı gibi) ve kaliteli protein kaynakları(yumurta) eklenmeli ve mutlaka egzersiz hayatlarının bir parçası haline gelmeli.
Son dönemelerin popüler diyetlerinden Aralıklı oruçtan da bahsedebilir miyiz?
2016 yılında Japon bir bilim adamının yaptığı bir çalışma ile gündeme geldi. Bu bilim adamı; uzun süre vucüda besin girmediğinde, vücudun zararlı hücreleri de parçaladığını açıklıyor. Bunu da “Otofaji yenilenme” olarak ifade ediyor. Hücrenin kendini yenilemesi. Bu durumun kansere faydalı olabileceği görüşüyle Nobel ödülüne layık görüldü.
Bu diyette 16 saat açlık 8 saat tokluk var. 16 saatlik açlıkta otofoji artık başlamış oluyor. Hücreler özellikle gece uykusunda kendini yeniliyor ve organlar sürekli sindirimle uğraşmıyor. Yapılan tüm araştırmaların söylediği şey: “Kilo vermede önemli olan şey kalori dengesidir. Harcadığından daha az enerji alırsan kilo verirsin.” Bu aralıkta sen harcadığından daha fazlasını koyduğunda aralıklı oruç bile yapsanız kilo alırsınız. Hücrelerimizi ve vücudumuzu dinlendirmemiz için kesinlikle ara sıra yapılabilir.
Aralıklı orucu, metabolizmanızı yavaşlatmıyorsa, artık hayatınızın bir parçası haline geldiyse yapabilirsiniz. Kişi, nasıl daha güzel kilo verebiliyorsa, nasıl onun için daha sağlıklı olacaksa o şekilde ilerlenmesi taraftarıyım. Danışanla ortak noktada buluşmak çok önemli. Bu diyeti de daha eğlenceli hale getiriyor o zaman.