enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
33,9762
EURO
37,6709
ALTIN
2.725,36
BIST
9.771,16
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
Hafif Yağmurlu
27°C
Samsun
27°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Hafif Yağmurlu
27°C
Pazartesi Az Bulutlu
29°C
Salı Hafif Yağmurlu
28°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
28°C

Psikolojik dayanıklılığın önemi

Psikolojik dayanıklılığın önemi
Samsun Reklam Ajansı
A+
A-

Psikolog Berfin Çağlı, 7/24 Gündem Dergi‘nin 7. sayısına konuk oldu. Psikolog Çağlı, psikolojik dayanıklılığın önemi hakkında açıklamalarda bulundu.

Öncelikle biraz kendinizden ve eğitim sürecinizden bahseder misiniz?

Merhaba ben Berfin Çağlı, İnsan doğasını ve zihnin işleyişini anlamaya yönelik bir merakım her zaman olmuştur. Çocukluğumdan bu yana bilim, sanat, edebiyat, felsefe alanlarına olan ilgim zaman içinde bazen resim yaparak bazen kısa hikayeler yazarak ve elbette çok okuyarak ifade bulmuştur. Yıllar geçtikçe de bu dörtlünün aslında psikolojiyle ne kadar iç içe olduğunu fark etmem beni psikoloji alanına yöneltti.

Böylece üniversite eğitimim boyunca burslu olarak devam etmiş olduğum Yakın Doğu Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2022 yılında onur derecesi ile mezun oldum. Lisans tezimi Obsesif Kompulsif Bozukluk olan kişilerde Bilişsel Davranışçı Terapi üzerine yazdım.

Lisans sürecim boyunca birçok özel klinikte ve hastanede stajlarımı tamamladım. Hem eğitim hem de yapmış olduğum stajlar psikoloji bölümünde belli alanlarda daha çok spesifikleşmemi sağladı. Kendimi geliştirmek için çeşitli eğitimler aldım ve almaya devam ediyorum.

Şu anda aile şirketimiz olan Terapihane Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nde danışanlarıma online ve yüz yüze olarak hizmet vermekteyim. Gelişim sürecimle ilgili önümdeki hedefim klinik ve nöropsikoloji alanında master yapmak ve sonrasında mesleğimi çocuk/ergen ve yetişkin terapileri alanında devam ettirmek.

Aldığım başlıca eğitimler arasında; Çocuk ve Ergenlerde Bilişsel Davranışçı Terapi, Psikodinamik Psikoterapi Eğitimi, Çocuklar İçin Felsefe (P4C) Eğitmen Eğitimi, Psikolojik Sağlamlık Uygulayıcı Eğitimi, Resim Analizi ve Yorumlanması Uygulayıcı Eğitimi, Nörobilişsel Değerlendirmede Dikkat Testleri Uygulayıcı Eğitimi, Masal Terapi Uygulayıcı Eğitimi, Kum Terapisi Uygulayıcı Eğitimi bulunmakta.

Başlıca Uyguladığım Testler; WISC-IV (Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği), MOXO Dikkat Testi, WAIS (Yetişkinler İçin Zeka Ölçeği), MMPI (Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri), GISD-B (Görsel İşitsel Sayı Dizileri B Formu), ÖÖB (Özgül Öğrenme Güçlüğü) Bataryası, Nöropsikolojik testler (WCST (Wisconsin Kart Eşleme) Testi, Stroop Testi, İz Sürme Testi, İşaretleme Testi)

Psikoterapi nedir? Çocuk ve ergenlerle çalışırken ilk hedefiniz ne olur?

Psikoterapi bir süreçtir ve ilk başta kişinin durumunun, ruh halinin, duygularının, düşüncelerinin ve davranışlarının hakkında farkındalık kazanması hedeflenir. Psikoterapide kişi hayatının kontrolünü nasıl ele alacağını ve zorlu durumlara sağlıklı başa çıkma becerileri ile nasıl yanıtlar vereceğini öğrenirken insan yaratıcılığının, becerisinin ve hayal gücünün ifadesi olan sanatın da psikoterapi süreciyle harmanlandığını düşünüyorum, benim için terapi bir sanattır.

Bunun yanında Psikolojik Dayanıklılığın önemine vurgu yapmak isterim; olumsuz yaşam olayları kaçınılmaz olarak bizleri etkiler. Günümüzde psikolojik yardımın temel adımlarından biri de psikolojik dayanıklılığı arttırmak olmaktadır. Psikolojik dayanıklılık, stresli durumlara uyum sağlayabilme ve değişen koşullara psikolojik olarak ayak uydurabilme kapasitesidir. Dayanıklılık geliştirmek potansiyel travmatik olaylardan sonra iyileşmeyi olumlu olarak etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkar.

Aslında hayatın kaçınılmaz bir parçası olan değişim, kontrol dışı ve beklenmedik olaylar ile yoluna devam eden insanın, bu tecrübeleri nasıl yönettiği, öngörülemez belirsizliklerin içinde yoluna devam etmeyi ne denli başarabildiği kişinin psikolojik dayanıklılığı ile doğrudan ilişkilidir.

Yani psikolojik dayanıklılık kavramı, insana özgü olan her zorlayıcı durumun içinde bir hediye gizli olduğu düşüncesini benimseyebilmek, düşmemek değil, düştükten sonra kendi ellerinden kendi tutarak aynı zamanda da yardım isteyerek, umutla yeniden yola devam edebilmektir.

Tam da bu nedenle özellikle çocuk ve ergenlerle çalışırken önceliğim, seansa getirdikleri soruna ek olarak her zaman psikolojik dayanıklılığı arttırmak olmaktadır. Onlar yaşamlarının ilk aşamalarında farkındalıklarının artmasıyla beraber düşmenin gerçekliği ile yüzleşirken nasıl kalkabileceklerini öğrenmelerinin ve sağlamlıklarını geliştirmelerinin büyük önem taşıdığına inanırım.

Ergenlerle kurulan iletişim özellikle hassas bir süreçtir. Bu yaş grubuyla etkili bir iletişim kurmak için uyguladığınız stratejiler nelerdir?

İnsanların gelişim dönemlerinin tamamı oldukça önemlidir çünkü birbirini takip eden bu süreçte, her gelişim dönemi kişiyi bir sonraki gelişim dönemine hazırlar. Ergenlik dönemi çocukluk ve yetişkinlik arasında yer alan oldukça uzun bir dönemdir. Ergenlik döneminde bireyler çocukluktan yetişkinliğe geçiş için bir öğrenme sürecindedirler.

Dönem içerisinde ergenlerin fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişim alanlarında oldukça hızlı değişimler yaşanır. Bireyi yetişkinliğe hazırlayan ergenlik dönemi tam da bu sebeple desteğin en çok gerektiği dönemdir. Ergenlerin desteğe ihtiyaç duyduğu kadar ebeveynlerin de bu destek sürecine katılması büyük önem taşır.

Ergenler çeşitli nedenlerle ve çoğunlukla da aileleri tarafından bizlere getirilirler. Bazen ebeveynler çocuklarına neden burada olduklarına dair açıklama yapmazlar, bu da başlangıçta işi biraz zorlaştırabilir.Bu nedenle iletişim kurarken oldukça özenli olmak gerekir ve ergenler neden burada olduklarını mutlaka bilmelidir.Başlangıçta ergenin öncelikle ruhsal gelişim açısından nerede olduğunu görmek gerekir ve kendini açma konusundaki hızına ve sınırlarına saygı duyduğumuzu onlara göstermek ergenlerle olan iletişimin ilk aşaması olmalıdır.

Çocuk ve Ergenlerle çalışırken karşılaştığınız en zorlayıcı durumlar nelerdir? Bu durumlarla başa çıkma stratejileriniz nelerdir?

Ergenlikte görülen olumsuz davranışlar ile psikolojik problemleri ayırt etmek gerekir. Bu döneme ve hormonal değişime de paralel olarak ergenlerde hırçınlık, sorumluluklardan kaçma,dalgınlık, karamsarlık, öfke nöbetleri,  alınganlık, nedensiz ağlama krizleri gibi belirtiler görülebilir.Her zaman bu belirtilerin altında psikolojik problemler aramamak gerekir.

Anne babaya düşen en önemli sorumluluk iyi gözlem yeteneğidir. Ergenlerle çalışırken özellikle hormanal etkileri de göz önünde bulundurduğumuzda ‘duygu düzenleme’ çalışmaları ve bilişsel esnekliği arttıracak başa çıkma stratejileri de çalışma hedeflerim içinde yer almaktadır. Ergenlerin en çok zorlandıkları alanlar duygu düzenleme ile ilgili olup bu konuda becerilerinin geliştirilmesi ve psikiyatrik bir bozukluk varsa gerekli görüldüğünde psikiyatrik destek ile birlikte çalışılması önemlidir.

Günümüzde en sık karşılaşılan problemlerden biri de sınav kaygısı olup; bu alanda çalışırken de, olaylar hakkındaki yorumlarımızın yaşadığımız strese neden olduğunu ergene gösterebilmek, hem bilişsel hem de olumsuz bedensel tepkileri yönetebilmeyi öğretmeyi hedefleriz.

Günümüzde çocuklar ve ergenler teknoloji ile çok iç içe yaşıyor. Bu bağlamda dijital dünyanın terapi sürecinizdeki rolü nedir?

Ergenlikte sıkça gördüğümüz risk alma ve heyecan arama davranışları, ergenin bağımlılıklara yatkınlığını arttırır. Ergenlik dönemi internet bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı, dijital oyun bağımlılığı ve akıllı telefon bağımlılığı gibi teknolojik bağımlılıklar açısından riskli bir dönemdir. Ruhsal bozukluklar içinde teknoloji bağımlılığı ile ilgili en çok çalışılmış olan ruhsal rahatsızlıklardan biri de depresyon ve çoğu zaman da sosyal kaygıdır. 

Depresyon ve teknoloji bağımlılığı arasındaki ilişki çoğu zaman; yalnızlık, sosyal destek ihtiyacı ile ilgili ya da sosyal beceri alanında yaşanan yetersizlikler ile bağlantılandırılabilir. Sosyal kaygısı olan bireyler, sanal araçlara daha fazla ihtiyaç duyar, bu sanal araçlar gerçek yaşamdaki kişilerarası ilişkilerinin, sosyalleşmenin yerini dolduramadığı için daha fazla sanal ortamlardaki ilişkilere yönelmelerine sebep olur, bu yönelme gerçek yaşamdaki kişilerarası ilişkilerinin daha da kötüye gitmesine neden olur. Aile içi iletişim problemleri de ergeni yalnızlaştırabilir ve sanal dünyaya yönlendirebilir.

Buna ek olarak ergenlerde görülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile teknoloji bağımlılığı arasında belirgin bir ilişki olduğunu gösteren çalışmalar da vardır. İnternetten alınan hızlı tepki veya birden fazla pencere ile farklı aktivitelere aynı anda ulaşabilme dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanların ödül hissine kolayca ulaşmalarını ve sıkıntı hissinden de uzaklaşmalarını sağlar. Bu ödüllendirilme hissi de ergenleri teknolojiye bağımlı hale getirebilir. Tam da bu noktada aileye de çok iş düşmekte.

Çocuklarınızı arkadaşlarıyla doğal yollardan görüşmeleri için yönlendirmek, akran grupları içerisinde sosyalleşmelerini sağlamak, arkadaşlık ilişkilerini desteklemek, ebeveyn olarak çocuklarınızla birlikte vakit geçirmek, aktiviteler yapmak, çocuklarınızı yetenek ve ilgi alanlarına yönelik spor, sanat dallarına yönlendirmek ve bilgisayar/telefon kullanımını kontrol etmek, sanal arkadaşlarını tanımak ebeveynlere düşen önemli görevler arasında olmalıdır. Terapilerde ise bağımlılığın nedenlerini ve sonuçlarını belirlemek, önemli rol oynar. Çocuk/Ergen hangi ihtiyacını teknoloji bağımlılığı ile karşılamaya çalışıyor, öncelikli olarak buna bakarız ve ebeveynler ile işbirliği içinde bir süreç izleriz.

Çocuk ve Ergen terapisinde aile ile işbirliği önemli rol oynar. Ailelerle nasıl bir iş birliği kuruyorsunuz ve bu işbirliğinin terapi sürecindeki rolü nedir?

Çocuk ve ergenlerin zihin gelişimini ebeveyn tutum ve davranışları, ebeveynlerin duygularını tanıma ve gösterme biçimi oldukça etkiler. Bu yüzden çocuk ve ergenler ile çalışırken aynı zamanda aile ile de çalışırız.

Ebeveynler çocuklarda görülen davranış bozukluklarında risk faktörleri arasında yer alabileceği gibi koruyucu faktörler arasında da yer alır. Çocuk ve ergenlerle değerlendirme yaparken gerektiğinde ebeveynlere psikoeğitim sağlayarak sürecin desteklenmesi gerekir.

Atakum Nakliyat
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.