Savaşmaları söylendi askerlere.
Girin diğerlerinin toprağına, diğerlerinin evlerine…
Ne için yapacaklardı bunu?
Bir avuç toprak için mi?
Toprak kimin toprağıydı peki?
Para için, güç için, iktidar için çocuklar ölüyor ve diğerleri…
Katilden hiç farkı yok bu güç ve para için katledenlerin.
Sadece adını değiştirmişler.
Savaş…
Mustafa Kemal Atatürk’ün muhteşem sözlerinden; “Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.”
Sonsuz evrene asırlardır sığamadık.
Oysa ki kapladığımız yer kadarız bu dünyada.
Yetmiyor hiçbir şey insanlara.
Hayvanları öldürüyoruz.
Çocukları öldürüyoruz.
Kadınları öldürüyoruz.
Erkekleri öldürüyoruz.
Yeri geliyor kendimizi öldürüyoruz.
Hepimizin çok sevdiği bir sanatçımız var bilirsiniz.
Cem Adrian’ı bir televizyon programında izlemiştim.
Sınırların ne kadar anlamsız olduğunu, toprağın kime ait olduğu ve bütün bu topraklara kimin yerleşeceğine nasıl karar verilebildiğiyle ilgili bir düşüncesini dile getirmişti.
Bu düşünce gerçekten çok güzel bir düşünce ama kendisinin de bunun pratikte nasıl uygulanacağı ile ilgili şüpheleri vardı.
Sınırlar olmasa savaşlar olur muydu diye düşünmeden edemedim.
İnsanlar bu kadar doyumsuz, güç sarhoşu ve para hırslarıyla boğuştukları sürece savaşlar hep olacak maalesef…
“Aaah savaş, seni icat eden görmesin cennet. Aaaah, savaş. Şu yeryüzünde canlı koymadı kırdı geçirdi. Gökteki kuşu, yerdeki börtü böceği, sudaki balığı…” (Yaşar Kemal)
Kaç cennet tükettin ellerinde,
Kaç cennetten kovuldun
Hırslarının uğruna,
Derste almadın insanoğlu…
Kaç mevsim soldurdun yüreğinde,
Şakayıklar susuz kaldı kahkahalarında.
Savaşıyorsun, sevmiyorsun,
Barışa küsmüş kalbin,
Artık bir cennet yok seni alacak.
Dünyada kilitli kalmışsın,
Anahtarını o kirli ellerinle,
Ateşlere sen atmışsın.
Cenneti görmeyi düşlerken,
Cehennemin dipsiz kuyularına,
Özlem duyacaksın…
Kader ELTUTAN