Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “5 Ocak’ta altılı masa yeniden toplanacak. Orada adaylık konusu artık konuşulabilir” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, HaberTürk yazarı Nihal Bengisu Karaca’nın sorularını yanıtladı.
Altılı masadaki gelgitler masanın sağlığı hakkında endişe duyulmasına yol açıyor, son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son toplantımızla 5 Ocak’ta yapacağımız toplantının arası epey uzadı. Maalesef bunun sebebi de benim. Ameliyat oldum, kendimi çabuk toparlarım zannettim ama olmadı ve ara uzadı. Ara bu kadar uzamamış olsa bugünkü söylentilerin itibar görmeyeceğini düşünüyorum.
Kemal Bey ve Meral Hanım arasında gerilim olduğu konuşuldu, hatta şu eleştiri yapıldı: Altılı masada liderler birbirine çok fazla nazik olduğu için esas sorunlar konuşulmuyor ama sonra sorunlar sökün ediyor ve kamuoyunun önünde tartışılıyor.
Ben ortada gerilim ya da soğukluk görmüyorum. Ona bakarsanız daha altılı masa dört iken de bir gerilim oluşmuştu. Orada da neden bendim (Gülerek). Ben bu meseleye soğuk kalmıştım bir dönem. Referandum öncesi. Ben o dönemde bu tarzda bir araya gelmek nasıl olur emin olamamıştım. Henüz yeni partiler kurulmamamıştı. Ben bu işe taraftar değilken Cumhurbaşkanının sistem değişikliğinde ısrarlı olması üzerine ve bu sistemin ülkeyi dikta rejimine götüreceğinin netleşmesi üzerine birlikte hareket etmeye tamam dedim.
Sizi ikna eden neydi?
Çünkü bu model yürütmenin başını lâyüsel hale getiriyor rejimi de krallıktam öte bir noktaya taşıyordu. Buna rıza göstermemiz mümkün değildi. Onun üzerine biz partiler arasında bir ittifak yapmaya karar verdik . Hatta onlar kendi aralarında bir deklerasyon hazırlamışlardı benden imza isteniyordu, ben de attım. Çünkü böyle bir sisteme geçilmemesi gerekiyordu. Bütün yetkinin tek bir kişide toplandığı, meclisin devre dışı bırakıldığı bir sisteme geçilmemesi lazımdı. Ama maalesef oldu. Arkasından seçim geldi. Böyle olunca bizim berbaerliğimiz de devam etti.
“Altılı masaya gerek yoktu’ diyen sözde muhalifler aslında bugünkü gidişattan hiç rahatsızlık duymayanlar”
Korkarım en muhalif bile ‘bu sistemi içselleştirdiği için’ bir ortak aday ve acilen bir kampanya görmek istiyor.
İşte bu beklenti, cumhurbaşkanın güdümüne girmektir. Bu ortada meşru bir sistem varmış gibi davranmaktır. Bu, sistemin oturduğunu kabul etmektir ve böyle bir kabullenişle muhalif olunmaz. Bu doğru değil. O yüzden biz altılı masadaki liderler olarak diyoruz ki, en önemli konumuz bu sistemi değiştirmektir. Çünkü bu diktatörlüğe götüren bir sistemdir. Bu sistemde cumhurbaşkanı meclisi hiç dikkate almıyor. En önemli konu bütçenin nereye harcandığıdır mesela. Plan bütçe komisyonu bütçeyi kabul etmediği zaman ne oluyor? Cevap: Hiçbir şey. Geçen senenin bütçesi %10 arttırılarak kabul ediliyor. Bugün ülke böyle bir durumda. O yüzden altını çize çize söylüyorum: Biz bu sistemi değiştirmek üzere yola çıktık. Buradaki partilerin herbiri birbirinden farklı. Neden bir aradayız? Konu çok önemli olduğu için. Bu mesele o kadar önemliydi ki ama biz farklıyız diyemezdik. İcraatlarda ittifak edebildiğimiz konuları belirleyelim ve bunun üzerine politika oluştturalım dedik. Ne için? Geçiş süreci için.
Altılı masada muhafazakar partilerin olması bazı muhalifler için rahatsızlık kaynağı gibi görünüyor. Buradaki rahatsızlık bu partilerin oy oranı mı, yoksa alttan alta İslamofibik kaygılarmı rol oynuyor?
Önemli olan azlık çokluk değil, önemli olan nasıl bir irade ortaya konulduğu. Bakın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi tarihimizde önemli bir yeri var. Klasik CHP zihniyeti 1950’den beri Türkiye’de iktidar olmadı. En kabadayı oyu %25. Kılıçdaroğlu “Eğer biz toplumun tamamına açılmazsak iktidar olma ihtimalimiz yok” dedi ve bir selam verdi. Dedi ki “Gelin helalleşelim yaptığımız yanlışlardan dönelim. Biz karşımızdaki kesime hep acımasızca saldırdık. Vatandaş da bize destek vermedi. Ben bu politikamızı değiştiyorum” dedi. İlk defa biz kendisini Kudüs mitingine davet ettiğimizde 2020’de, öyle iyi bir konuşma yaptı ki arkadaşlarımız etkilendi ve çok alkış aldı. Kendisi de şunu fark etti: “Ben bugüne kadar hep mücadele ettiğimiz kesimle selamlaşmayı artırırsam sadece gönüllerini kazanmakla kalmam, oylarını da alabilirim”. Onun için adımlar atmaya başladı, parti meclisine başörtülü bir hanım bile aldı. Bir irade ortaya koyuyor. Bu son derece saygıdeğer.
Kemal Bey’in başörtüsü meselesi hakkındaki çıkışını, yasa teklif etmesini nasıl değerlendirdiniz?
Son derece anlamlı buluyorum. Beklentinin de ötesinde bir adımdı o. Kimse CHP’den böyle bir yasa teklifinde bulunacağını tahmin etmedi. “Bunlar söylerler ama yetkiyi aldıkları zaman ne yapacakları belli olmaz, yine başörtülüleri ezerler” kanaati vardı. Kılıçdaroğlu ise dedi ki: “Bakın yasa teklif ediyorum”. Kanuni bir dayanak oluşturmaya kadar gitti yani. Ve bu teklifi tamamen kendisi düşündü. Hiçbirimizin yönlendirmesi yok, haberimiz yok. Kendi çıktı ve taraftarlarının bile tepkisini alma pahasına bunu yaptı. Sağ kesim hemen istismarcılıkla suçlamaya kalktı. Ben ne olursa olsun bu istikamette atılan bir teklifin müsbet karşılanması gerektiğine inanıyorum. Bundan dolayı da bu adımı destekliyorum.
Biz bugüne kadar aday konusunu hiç konuşmadık. Önce politikaları belirleyelim dedik. Bu konuda doğru da yaptığımız düşünüyorum.
Ama masada konuşulmayınca dışarıda konuşuluyor. Adayı masaya yatırmanız gerekmiyor mu artık? Meral Hanım’a bu açıkça soruluyor, o da kanaatlerini belli ediyor mesela. Aday konusu netleşirse muhalefetteki bu kafa dağınıklığı giderilebilir ve aday etrafında birleşme meydana gelebilir.
Birleşme olabileceği gibi ayrışma isteyenler adayı ayrışma konusu haline de getirebilir.
Ayrıca Meral Hanım konusu… Biliyorsunuz Meral Hanım belirli zorluklar yaşıyor. Yakın olsalar da birbirinden farklı dinamikler var ve partide , onları bir arada tutmak zor. Ayrıca ben bugüne kadar altılı masanın ilişkilerinin olumlu yönde yürüdüğünü düşünüyorum.
Adayı ilan etmek ayrışma da aratabilir diyorsunuz ama ayrışma olacağı kadar oldu, farkında mısınız bilmiyorum bu konuda muhalefet tabanında bir depresyon oluştu.
O depresyonu oluşturanlar Erdoğan ve Onun oyununa gelenler. Başka kimse değil. Nedir yani, seçim bir ay sonra mı? Seçime ne zaman gireceğiz o bile belli değil. Şu an Erdoğan bir oyun oynuyor muhalefet de bu oyuna geliyor. Şu ana kadar seçim sathına mailine girilmeden aday ilan edilmesi doğru değildi. Yıpratılırdı. 20 yıllık iktidar birikimine karşı daha netleşmemiş bir tahhütle çıkamazdı aday.
Yıpranmadan korkacak kişiden aday olur mu?
Korku meselesi değil. Bugüne kadar bunu gündemimize almamamız doğruydu. Ancak Ocak ayından itibaren seçim sathına girmiş oluyoruz. 5 Ocak’ta altılı masa yeniden toplanacak. Orada artık bu konu konuşulabilir.
Adayı konuşmak artık elzem hale geldi diyorsunuz yani siz de…
Ben sürekli aday kim diyerek mugalata yapan mangalda kül bırakmayanlara bakmıyorum. Ama Erdoğan ortalığı karıştırmak istedi ve karıştırdı. Buna gücü vardı ve yaptı.
Seçimi almaya da gücü yetebilir o zaman?
Ben seçimde dikiş tutturabileceği kanaatinde değilim. Aday olması halinde alacağı oy %42-43’ün üzerine çıkmıyor. Cumhur İttifakı ise daha düşük. Seçimlerde meclisi kaybedecekleri kesin. Burada şöyle önemli bir nokta ortaya çıkıyor. Biz mecliste 400’ün üzerine çıkabilirsek referanduma gerek kalmaz, anayasa değişikliği süratle gerçekleştirilir. İşte orada uyum çok önemli .
Bir de oyların çoğunu alabilecek olması…
Tabii. Son zamanlarda bana gelen bilgileri söyleyeyim. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın en az 3 puan üzerinde görünüyor. %15 civarındaki kararsız seçmen dağıtılmadan önce.
Kararsız seçmenin tercihini muhalefetten yana yapmasını sağlaması neye bağlı size göre?
Her şeye rağmen bu kararsız seçmen düzgün bir aday gösterildiğinde ve düzgün bir kampanya yürütüldüğünde, reaksiyonel davranılmadığında müsbet karar verir diye düşünüyorum. Ancak bu seçmen hırçınlaştırılır tahrik edilirse bazı insanlarda haklarımızı kaybederiz korkusu uyandırılırsa o seçmeni kısmen etkiler. Tayyip Bey maddi bir takım adımlar atarak bu seçmeni yanına çekmeye çalışıyor. Çünkü bunların çoğu mağdur dar gelirli insanlar. Ama artık bu devletin valisi devletin değil AK Partili başkanın temsilcisi, artık hakimler hukuka uygun karar vermeye çalışmıyorlar, cumhurbaşkanını tatmin edecek kararlar vermeye çalışıyorlar. Bunları artık milletimiz de görüyor diye düşünüyorum. Basit kriterlere göre düşünmemesi gerektiğini biliyor insanlar.