Sinop milattan önce Karadeniz’in başkenti. M.Ö. 250’li yıllarda Amasya olan merkez ulaşım imkanlarının kolaylığı iklim ve ticaret koşulları dikkate alınarak Sinop’a taşındı.
Surları Diyarbakır surlarından sonra uzunluk olarak 2. sırada. İlk surların yapım tarihi bilinemiyor. Gaşgalar tarafından başlatılan surlar sonradan büyütülerek kuzey kuzeybatı yönünde kıyıya paralel olarak genişletiliyor. Truva gibi Sinop’un gerçek zenginliği toprağın altında.
Sinop’ta 1994’lü yıllarda ‘ölüler elektrik kullanmaz’ şiarı ile nükleer santrallere karşı mücadele başlatılmıştır. 1986 yılında ilk büyük nükleer santral kazasından sonra mitingler paneller basın açıklamaları merkez ve ilçelerde stant açmalar şeklinde çalışmalar yapılmıştır. Bugünlerde 16 bileşen kuruluşlarla nükleere karşı nükleer karşılık platform adı altında çalışmalar sürdürülmektedir.
Sinop bir liman ve deniz kenti ovaları ve ormanları ile biliniyor, tanınıyor. Denizciler için büyük ve çok sağlam bir sığınak. Fırtınalı günlerde Sinop’un doğal limanı irili ufaklı ticari gemilere ev sahipliği yapar.
Batıda Sinop ovası, güneyde Erfelek ovası ve Boyabat’ta cep ovalar, Erfelek barajı ve Tatlıca şelaleleri, Hamsilos ve Sarıkum tabiatı koruma alanları çok özel ekosistemlerdir.
Denizel flora ve fauna zenginliği kıyılarının uzunluğu doğallığı her türlü balık üreme alanları ile çok özel oluşumuna kayalık ve falezler kıyılar boyunca görülmeye değerdir.
30 kemikli balık ve 2 kıkırdaklı balık türleri Mayıs-Eylül aylarında hamsi ve kalkan balığı üreme alanları mevcuttur. Kıyılar boyunca ilçeler ve yakın köylerde binlerce aile geçimlerini önemli ölçüde balıkçılıkla sağlamaktadır. Milat öncesi ve sonrası Sinop kuzeye, batıya, güneye balık ihraç eden bir balıkçılık merkezi konumundadır. Kıyı balıkçılığı yanında açık deniz balıkçılığı yapılmaktadır.
Bütün bu ve benzeri nedenlerle Karayolları Genel Müdürlüğü duble yol yapımı adı altında Sinop’un batısına doğru olan güzergahlarda deniz dolgusundan ısrarla kaçınması gerekmektedir. Doğu Karadeniz’deki vahşet Batı Karadeniz’de tekrarlanmamalıdır.
Sinop tarihinde ilk çağlarda Sinop Pontus Krallığı’nın da merkezi.
Büyük 6. Mithradates’in doğduğu şehir. Minyatür kent, başkent. Makedonyalı Büyük İskender’in takipçisi ve ikinci İskender olarak bilinir tanınır. Mithradates zehirler kralıdır. Zehir yapılması, kullanılması konusunda kişisel birikimleri vardır. Babası annesi tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. Oğul Mithradates kurtarmak için çok genç yaşlarda birkaç sadık arkadaşıyla Sinop’u seni terk eder.
Kapadokya Frigya ve Ege bölgelerinde dağlarda ormanlarda yaşar, at yarışlarına, savaş oyunlarına katılır. Dört yılı sürgünde geçirir, kendini en ağır yaşam koşullarında eğitir. Ayakta kalmayı öğrenir. Beden direngenliği emsallerine göre zirve yapar.
Anadolu’da Roma hakimiyeti vardır. Geç Roma Cumhuriyeti’nin orta ve Batı Anadolu’da, Yunanistan’da, Ege adalarındaki baskılarına karşı ayaklanır.
Anadolu, Roma’nın sömürgesidir. Anadolu halklarını köle, hizmetçi olarak görür ve ağır vergiler uygular. Çaresiz yerli halklar çareyi Mithradates’te bulur, onu baba görür, kurtarıcı görür.
Roma’da köle isyanlarının önderi Spartaküs’le aynı dönemde yaşamıştır. Spartaküs Roma’nın ilkbaharı ise Mithradates onun ikinci baharıdır.
Karadeniz halklarını kuzeyde, güneyde ve doğuda İran ve Ermeni krallıklarıyla ittifaklar yaparak, Kırım ve Ukrayna’nın yerli halklarıyla antlaşmalar yaparak, kızlarını gelin vererek birleştirir. Hedefinde bir Karadeniz imparatorluğu kurmak vardır. At üzerinde 40 yıl Roma lejyonları ile savaşır adeta boğuşur.
Ege adalarını Yunanistan’ı ele geçirir. Nihayetinde yenilir. Kafkas dağları üzerinden Kırım’a kaçar. Sinop düşer 4-5 bin Sinoplu kılıçtan geçirilir.
Kırım’da üvey oğlu tarafından bir kalede sıkıştırılır ve orada ölür. Önce kızlarını zehirler kendi de zehir alır, ölmez. Korumasının hançeri ile koruması tarafından öldürülmeyi seçer. (M.Ö. 63)
Bir düzineye yakın eşi ve tam olarak 23 çocuğa sahip olmasında tarihçiler hemfikirdir.
Sinoplu Diyojen olarak bilinir tanınır. Mithradates, batıda, Avrupa’da daha çok bilinir. Batıda sanatın edebiyatın kültür dünyasının ilgi odağıdır. Bilim dünyası onu daha fazla tanımak için araştırma grupları kurarak kayıp hanesindeki tarihi kitapları ortaya çıkarmaya çalışmaktadırlar. Tarihe bir nokta koyalım ve yine konumuza dönelim.
Nükleer güç santralinin yer seçimi ne kadar doğru ne kadar yanlış. Türkiye’nin santralden elde edilecek elektrik enerjisi zaruri mi yoksa büyük bir macera mı?
Yer seçimi konusunda uzman bilir kişiler ne diyor? Bu alanda ilgili bilirkişi akademisyen yer seçiminin yanlış olduğunu ısrarla vurguluyor. Yine ilgili bilir kişiler ÇED’in 30 kilometre yarı çapında yer alan ilçe, köy ve yerleşim tarım-sanayi alanlar için yapılmasında ısrar ediyor. İlgili bakanlıkça onaylanan ÇED raporunun nükleer santral yapımının denizel ortamlarda balıkçılığa vereceği büyük zararları adeta geçiştirdiğini, görmezden geldiğine tanık oluyoruz.
Sinop tarihinde hep sürgün yeri ve kalebenttir, açık hapishanedir. Bölgenin sosyoekonomik zayıflığı araçsallaştırılarak Sinop’un marka kent yapılacağı iddiası tam bir aldatmadır.
Nüfusunun azlığı sosyolojik yapısı İnceburun yarımadasının %90’nın devlet ormanı olması projenin önünü açar gibi duruyor. Böylece Sinop gerçekten gözden çıkarılıyor. Yok hükmünde sayılıyor.
Samsun İdare Mahkemesi ÇET raporuna ve bilirkişi raporlarına yapılan itirazı mahkeme ertesi bir hafta içinde reddediyor. Bu ne demektir, hukukun iflası, adaletin yerlerde sürünmesidir.
Yine de hukuki mücadele devam edecektir, her şeye rağmen. Sinop NGS için Sinop halkı ne umuyor, ne düşünüyor, ne bekliyor. Halk desteği neden yetersiz? Gelecek yazımda bunu irdeleyeceğiz. İyi okumalar, sevgiler.
KAYNAKLAR:
-Sinop Nükleer Karşıtı Platform tanıtım raporu
-Mithradates-Adrienne Mayor
-Bilirkişi kurulu raporları