Allah’ım herhalde bizi imtihan ediyor! Önce Covid-19, sonra ekonomik kriz derken bütün bunların üzerine kaymak gibi oturan siyasi krizleri de yaşıyorken birden ciğerlerimizi dağlayan, insanlarımızı alan, bizi elemlere boğan deprem afetini yaşadık üstüne üstlük!..
Felaketi 11 ilimiz yaşamadı!.. Bu ülkenin bir ucundan- diğerine, kuzeyinden güneyine, Edirne’den Ardahan’a kadar tüm vatandaşları ve ülke dışındaki yurttaşlarımız hep beraber yaşadık, ağladık, perişan olduk… Ama tek bir sevincim ve tesellim oldu bu süreçte… Dili, dini, ırkı, mezhebi, hayat görüşü, tuttuğu takımı, dünyaya bakış açısı, cinsiyeti, tercihleri, yaşantıları ve kişilikleri farklı da olsa tüm yurttaşlarımız dayanışmanın, kardeşliğin, insanlığın, yardımseverliğin tümden romanını yazdılar ve altına imzalarını attılar!..
Yaşasın halk dayanışması, yaşasın kardeşlik ve yaşasın insanlık demekten başkaca da bir duygum yok !..
Ama bu deprem felaketi, bu yıkımlar bize acı da olsa bir gerçeği hatırlattı!.. Biz deprem ülkesiyiz kardeşim… Çift bel kuşağı gibi memleketi bir uçtan bir uca saran 2 büyük fay hattı ve bunlarla alakalı bir çok irili ufaklı fay hattı ile Akdeniz, Ege ve hatta Karadeniz’deki deprem fay hatları bize şunu söylüyor ve öğütlüyor: “Ey Türk halkı !….Çok güzel, bereketli, Tanrının lütfu bu güzel topraklarda yaşıyorsun…Ama bu güzel ve kutsal topraklar sanki bunun bir bedeli varmış gibi tehlikeli ve külfetli… Şehit kanı ile elde ettiğimizden dolayı külfetinin bedeli hesaplanamasa da, jeolojik yapısı ve orijini açısından 3 büyük deprem plağının kesişme noktasına denk gelmemiz de acı bir tesadüf ve bizim açımızdan tedbirli yaşamamızın bir nedeni olabiliyor doğal olarak…
Evet yıkıldık, mahvolduk, evlerimiz, işyerlerimiz, tarihi yapılarımız ve sayamayacağımız kadar binamız yok oldu depremde… Sadece bu depreme münhasır değildi bu kayıplar… Çok uzak tarihlerdeki afetlere girmeden, günümüze yakın son 50 yıldaki irili-ufaklı yer sarsıntıları bize Erzincan’da, Van’da, Elazığ’da bir şeyler anlatmaya çalıştı: TEDBİR ALACAKSINIZ, DEPREMLE YAŞAMAYI BİLECEKSİNİZ!.. Ama toplum olarak bunu çok kulak ardı ettik…
Zeminimize göre bina projelendiremedik !…..Yalan mı? Projemize göre inşaatımızı yapmadık ! Yalan mı? Malzemeden çaldık, deniz kumuna tamah ettik, demirin küçüğünü yerleştirdik!…Yalan mı? Tarım alanlarına , verimli topraklara, olmaması gereken yerlere gökdelenler diktik !…Yalan mı? Rant’a esir olduk, açgözlülük uğruna kaçak yapı ve kaçak kat çıkışları yaptık, göz yumduk !…Yalan mı? Denetlemedik, cezalandırmadık, caydırıcı olamadık, baş edemedik, aciz kaldık !…Yalan mı? Malzemeden çaldık, 2 kuruş kar için çimentonun, demirin ırzına geçtik !…Yalan mı ?
Sonuçta ne oldu … YIKILDIK… dağlar, taşlar, kayalarla beraber yapılarımızla da yıkıldık… Ruhen yıkıldık, hayallerimizle yıkıldık… enkaz altında çocukları, anaları, babaları, ahırda davarları, kümeste tavukları, dağda kurtları kuşları, düz ovada arıları, sokaklarda izlerimizi, kentlerde kimliklerimizi yitirdik… Yıkıldık ama bir ders aldık mı ?…İşte her şey bundan sonra başlıyor bence!… Bu kadar kederli olaydan sonra bizi milyonlarca ton enkaz yığını, yeniden yapılaşma, yeniden ailelerin teşkili ve normal hayata dönüş süreci bekliyor… Hafriyat kaldırılır, yaşam alanları yeniden ve güvenli olarak yapılabilir, eşyalar tedarik edilebilir…ama giden canlar ve hayaller zor ikame edilebilir!.. Bizim bu afetlerden acı ve mutlak bir ders çıkarmamız lazım!.. Kardeşim bu ülke çok güzel olmasına, verimli ve değeri biçilemeyecek evsafta olmasına rağmen çok riziko dolu bir vatan!.. Deprem riski başta olmak üzere sel, çığ, erozyon, kuraklık başta olmak üzere meteorolojik, atmosferik ve jeolojik açıdan oldukça sıkıntılı bir mecrada yaşadığımızı gayet iyi biliyor ve acı acı öğreniyoruz!
Bu sebeple bize vatandaş olarak öncelikle düşen şey nedir? Tabi ki TEDBİR… hani derler ya: “Önce tedbir…..sonra takdir !….” Bu lafı çok severim ve doğruluğuna kalıbımı da basarım. Ama balık hafızalı toplum olma özelliğimizden dolayı bazı şeyleri çok çabuk unutmak gibi kötü bir huyumuz var !…
Unutmayacağız, unutturmayacağız, isteyeceğiz ve alacağız, Bilim ve tekniğin söylediğini uyguladıktan sonra takdiri yüce Mevla’ya bırakacağız!.. Adam gibi bina yapacağız, içerisinde insan gibi yaşayacağız… Tarım arazilerine ve stabil olmayan zeminlere yuva kuracağımıza daha uygun yerlere mecburen kaydıyla yönlendirme yapacağız… Malzemeden çalmayacağız, yeni ve güvenli temel yapısına sahip, kullanışlı binaları teşvik ederken, çürük yapıları altına imza atanlardan da hesap soracağız!…
Ve en önemlisi Afet bilincini geliştirip, başta hedef kitle olarak çocuklarımızı, gençleri eğitip tüm topluma afetle yaşama rehberini sindire sindire öğreteceğiz…
Heeee!.. bitirirken söylememiz gereken bir şey daha var sevgili halkım: Bizim söylediklerimizi de unutma olur mu ?