Bugün sabah yatakta gözümü açtım ve şöyle bir etrafıma baktım. Dolaplar, şifonyer, takılar, çekmecelerde süsler, yerdeki halı, üstümdeki yorgan, kapalı balkonumda bir sürü kullanılmayan eşya…
İçimde tuhaf bir hüzün birikti…
Sonra yavaş yavaş yataktan kalktım. Evin içinde şöyle bir dolaşmaya başladım. Koltuklar, televizyon, yemek masası, çok önemsediğimiz o üçlü veya beşli sehpalarımız, vestiyer, sandalyeler, süs eşyaları…
Neden dedim bu kadar eşya, perdeler, avizeler, tablolar… Yaşam bunlardan ibaret mi dedim.
Yaşam besin, barınma, ayakta kalma mücadelesi değil miydi?
Ama biz ev almak için mücadele ederiz. Araba almak için mücadele ederiz. Bir yazlık evim olsun diye mücadele ederiz. Eşimin de bir arabası olsun diye mücadele ederiz .Hadi bir de çocuğumuzun arabası olsun diye mücadele ederiz. Nereye kadar mücadele edeceğiz?
Kaç yıl çalışıyoruz ?
Otuz yıl belki sağlıklıysan kırk yıl…
Sonra ne oluyor?
Bir bakıyoruz yaşlanmışız. Eee benim bir evim var barınabiliyorum. Bir arabam var, istediğim yere gidebiliyorum. Eee peki kemiklerin, omurgan, beynin ne durumda?
En önemlisi ruhun ne durumda?
Bir yığın eşya için mi? Üstünde oturacağın bir koltuk, yemek yiyeceğin bir masa, izleyebileceğin bir televizyon…
Bir de aldığımız abartılı yemek takımlarına ne demeli.
Yok misafir geldiğinde kullanılacak onlar, salona misafir geldiğinde girilecek. Ben şimdi öyle yapmıyorum. Salonumda oturuyorum, yemek takımlarımı kendim kullanıyorum. Biraz geç olsa da çoğu şeyin farkına varıyoruz. Olsun farkına varmakta önemli değil mi?
Evime şöyle bir baktığımda ruhumu en çok doyuran şeyin çiçeklerim olduğunu fark ettim. Orkidelerim, telgraf çiçeklerim, begonvilim, gülüm, difenbahyam. Onları tek tek beslemek, onlarla konuşmak. Evet çiçeklerim ruhumu doyuran en güzel şeymiş.
Keşke dedim keşke daha çok çiçeğim olsaymış. Mesela şu üçlü sehpamın yerinde kocaman bir çam ağacım olsaymış ya da televizyonumun yerinde kocaman bir sardunyam olsaymış. Evlerimizin her köşesi nergis kokusu dolsaymış…
Bir de en güzel şey ne biliyor musunuz? Kitaplığım kitaplarım, bana bunları düşündürten ve bunları yazdırtan kitaplarım.
Ruhumuzu besleyen çiçeklerde yaşayalım ve yaşatalım…
Bir yığın insan evlerinde
Bir yığın aç çocuklarla
Bir yığın artık bırakanlardan uzakta…
Onlar herkesin tabağındakilerini çalanlar
Giysilerini bile bir tilki kurnazlığıyla soyanlar
Çırılçıplak bırakmışlar sofraları
Bir yığın artık bırakanlar…
KADER ELTUTAN