Dil ve Konuşma Terapisti Selda Tuncay, 4 yaşındaki bir çocuğun artık bir yetişkin sohbet edebilmesi gerektiğini, eğer edemiyorsa bunun bir problem olduğunu söyledi.
Dil ve Konuşma Terapisti Selda Tuncay, 7/24 Gündem Dergi’nin 4. sayısı için Genel Yayın Yönetmeni Nevin Aydoğan’a özel açıklamalarda bulundu. Tuncay, 4 yaşındaki bir çocuğun artık bir yetişkin sohbet edebilmesi gerektiğini, eğer edemiyorsa bunun bir problem olduğunu söyledi.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1996 Trabzon doğumluyum. Babam polis olduğu için il il gezdik. İlkokul 5. sınıftayken Samsun’a taşındık. Liseyi Samsun Anadolu Lisesi’nde okudum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden 2019 yılında bölüm ikincisi olarak mezun oldum.
Mezuniyetten sonra Samsun’a döndüm ve 15-20 gün içerisinde hemen işe başladım. 3 yıllık çalışma hayatımdan sonra kendi ofisimi açtım. Yaklaşık bir yıldır kendi ofisimde danışanlarıma hizmet veriyorum.
Bu bölümü seçmenizde özel bir neden var mıydı?
Aslında hedefim OMÜ’de diş hekimliği okumaktı. Ancak sınav sonucum istediğim gibi gelmedi, iyi ki de gelmemiş:) OMÜ Özel Eğitim bölümünde öğretim görevlisi olan ve ailece görüştüğümüz Sinan Kalkan hoca, bir akşam bize geldi ve bana bu bölümden bahsetti.
Tam sana göre bir bölüm olduğunu düşünüyorum, iletişimin iyi, konuşmayı, sosyalliği seven birisin, senin yapabileceğine eminim deyince bir gecede araştırıp bölümü yazmaya karar verdim. Okurken ne kadar doğru bir tercih yaptığımı anladım şimdi ise çok mutluyum.
Dil ve Konuşma Terapisti kimdir?
Dil ve konuşma terapisi alanında lisans eğitimi veren fakültelerden mezun veya dil ve konuşma terapisi alanında yüksek lisans yapmış; İletişim dil ve konuşma bozukluklarının önlenmesi, tanılanması, değerlendirilmesi, terapisi ile uğraşan ve bu alanda bilimsel araştırma faaliyetlerinde bulunan bağımsız bir meslek grubu üyesidir. Yani doğumdan ölüme kadar her yaştaki bireyle çalışabilir.
Örneğin; dudak damak yarıklığı ile doğan bebeklerde doğukları andan itibaren sürecin içerisinde oluyoruz. Artık terapiye ihtiyaç duymadıkları ana kadar birlikte yürütüyoruz süreci. Yaşlılık döneminden örneklendirirsek; 75 yaşında bir danışanım vardı. Bu hastanın inme sonucunda beynindeki merkezi etkileniyor. Hastada edinilmiş dil bozukluğu meydana geliyor, burada yine biz devreye giriyoruz.
Daha çok hangi yaş grubu ve hangi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
En çok etkileşim halinde bulunduğum yaş aralığı çocuklar. Kekemelik, hızlı bozuk konuşma, geç konuşmaya başlayan çocuklar, bazı harfleri söyleyemeyenler, daha büyük yaşlarda olmasına rağmen bir takım eklerde sorun yaşayanlar gibi birçok konu sayılabilir aslında.
Her gereksinim alanı için kullandığımız belirli testlerimiz var. İletişim dil ve konuşma bozukluğu hangisiyse ona yönelik terapi yapıyoruz.
Ebeveyn hangi noktada size gelmeli?
Erken tanı bizim için her şey diyebilirim. Çünkü ne kadar erken başlarsak sürecimiz o kadar kısa ve sağlıklı yürütülüyor.
Bu sebeple aslında bir sorun olmasını beklemeden 1 yaşından bu yana terapistin belirlediği aralıklarla rutin kontrollerle takip edilmeli çocuğun dil ve konuşma gelişimi.
Peki diyelim ki rutin kontroller yoksa çocuğun hayatında nasıl anlaşılabilir, işte burada da normal gelişimi bilmek, takip etmek gerekiyor. Normal gelişim basamaklarından bir sapma gözlendiğinde uzman kişilere başvurmaları gerekiyor.
Normal gelişim nasıl peki?
Biz, 9-12 aylıkken en az bir iki tane sözcük bekleriz. Sonra 15 aylık olduklarında bu sözcük sayılarının artmasını, 18 aylık olduklarında da en az 20 tane sözcük kurabilmesini bekliyoruz. 2 yaşına geldiğinde; en az 50 tane sözcük kullanmalarını, iki kelimeli cümleler kurmalarını isteriz.
3 yaşına geldiklerinde; 3 kelimeli cümleler kurmalarını, birçok eki kullanmasını bekleriz. 4 yaşına geldiklerinde yüzde 90’a yakın bir konuşma anlaşılırlığı bekliyoruz.
Çocuk 4 yaşına gelmiş hala kapıya patı diyorsa; suya du diyorsa bu bizim için problemdir. 4 yaşındaki bir çocuk artık bir yetişkin gibi sohbet edebilmeli.
Dil çok geniş bir alan ve gelişimi de gerçekten çok zor. Dilin 5 tane bileşeni var ve bu bileşenlerin birbiriyle uyumlu bir şekilde her birinin gelişmesi gerekir.
Bu sebeple aslında yukarıda söylediğim 3 kelimeli cümle kurulumu çocukta var ancak bir ek sorunu varsa burda yine bir dil ve konuşma terapistine başvurmak gerekir.
Bir örnekle açıklayacak olursak; çocuk; “Anne otur yok” cümlesini kuruyor evet burda 3 kelime var ancak ek bakımından oldukça sıkıntılı. Yetişkinler olarak biz çocukların konuşma hatalarını tolere edilebiliyoruz ancak bu hatalar kendi yaşıtları arasındaki iletişimi olumsuz etkiliyor.
Bu yüzden tekrarlıyorum gelişim basamaklarının takibi için çocuklar belirli aralıklarla Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanına, Dil ve Konuşma Terapistlerine götürülmeli.
Kekemelik neden oluşur?
Kekemelik, nedeni aslında tam olarak belli olmayan bir konuşma bozukluğudur.
3-5 yaşlarında kendini gösteriyor. Normal akıcısızlık dediğimiz bu durumu aslında birçok çocuk yaşıyor. Ancak bu durumun zaman içerisinde azalarak bitmesini bekliyoruz.
Eğer 6 aydan uzun sürerse, herhangi bir azalma gözlenmezse, kişinin sosyal hayatını etkiler hale gelirse genelde kekemelik tanısını alabiliyorlar.
Kekemeliğin nedeni psikolojik faktörlerdir gibi yanlış bir algı var. Eğer böyle olsaydı çok ağır travmalar yaşayan bebeklerin ve çocukların hepsinde kekemeliği görmemiz gerekirdi.
Burada bilmemiz gereken; psikolojik faktörler kekemeliğin nedeni değildir ancak tetikleyicisidir. Bireyde o kekemelik sorunu zaten potansiyel olarak vardır, psikolojik faktör de bu sorunu uyarır ve kekemeliğin ortaya çıkmasına sebep olur.
Kekemeliğin şiddetinin ve sıklığının artmasına sebep olur. Danışanlarım genelde şunu söylerler bana: “Heyecanlandığımda, korktuğumda, stres altına girdiğimde daha fazla oluyor”.
İşte o var olan sorun psikolojik olarak daha da büyüyor ve hayatını daha fazla etkilemeye başlıyor.
Kekemeliğin tanısı ve terapisi; sadece dil ve konuşma terapistleri tarafından yapılmalıdır. Ancak kişinin psikolojik olarak çok büyük bir zorlanması varsa ve dil ve konuşma terapistinin alanı dışına çıkan bir zorlanmaysa, çocuk ve ergen psikiyatristlerine, psikologlara, psikiyatristlere yönlendirme yapar ve bu süreç birlikte yürütülür.
Kekemelik tedavi sonrasında tamamen ortadan kalkabilir mi?
Kekemelik maalesef ki tam olarak sıfırlanabilen bir şey değil. Hayat boyu var olmaya devam ediyor, birey terapilerle bunu kontrol altına almayı öğreniyor. Kontrol altına alarak şiddetini düşürmeye çalışıyoruz.
Stresli olduğunda yine takılabilir ama o takılma anında bu durumu nasıl yöneteceğini öğrenmiş oluyor.
“15 günde kekemeliğe son, şarkı söyleyerek kekemeliğinizi yenin” gibi bilimselliği olmayan çağ dışı bilgilere kesinlikle itibar edilmemeli.
Kaza sonrasında farklı bir dil konuşan kişiyle karşılaştınız mı hiç?
Bitirme tezimi edinilmiş dil bozukluğu üzerine yaptım. Çok farklı afazili bireylerle etkileşim halindeydim. Çok fazla bu durumla karşılaşmıyoruz. Bu yüzden şanslı sayıyorum kendimi. Bir gün tez danışmanımla birlikte tamamen frontal lob hasarı olan bir kişinin değerlendirmesine girdim.
Bu lobda sorun yaşayan kişilerin, kişisel özelliklerinde farklılıklar olabiliyor ya da bilmediği dili konuşabiliyor. Örneğin bir örnek; değerlendirme yaparken soruyoruz kişiye, çocuğunuz var mı diye. Evet diye cevap verdi aslında yok. 1’den 10’a kadar say dediklerinde Almanca sayıyor.
Aslında Almanca konuşmayı bilmeyen, eğitimini almamış biriydi. Edinilmiş dil bozukluğu da ilgimi çeken çalışmayı çok sevdiğim bir alandı.
Down sendromlu yada otizmli çocuklarla da çalışıyorsunuz…
Tabi. Down Sendromu, otizm spekturum bozukluğu, zihinsel engeli ya da gelişim geriliği gibi tanıya sahip olan aileleri özellikle bir konuda uyarmak isterim.
Dil ve konuşma terapisti için erken, önce alt becerileri kazansın ondan sonra konuşma ve dil terapisi alsın gibi yargılardan uzak durmalılar. Bu çocuklarımızla da çok güzel ilerlemeler katediyoruz.
Çocuklarının normal gelişim basamaklarından birinde bir sıkıntı varsa vakit kaybetmeden uzmanlara başvurmalı ve erken teşhis ile sürece başlanmalı. Tanısı konmuş ailelerin de çocuklarından beklentilerini düşürmemeleri gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Bu aileler de dil ve konuşma terapistine başvurmaları gerektiğini bilmeliler. Erken tanı, erken müdahale çok önemli.
Teknolojinin çocukların hayatına girmiş olması ne gibi farklılıklar yarattı?
Maalesef ki özellikle pandemiden sonra gecikmiş dil konuşma tanısıyla çok fazla karşılaşmaya başladık. Bunun nedeni: ekran bağımlılığı.
Çocukların ekranla olan sürecinde iletişim ve etkileşim tek yönlü. Bir süre sonra çocuk izlediğini de anlamlandıramamaya başlıyor.
İletişim bozukluğu ortaya çıkıyor. Sürekli ekrana bakan çocuğun sözcüklere ihtiyacı olmadığı için onları öğrenme ya da düzeltme fırsatı da olmuyor.
Ekranı 3 yaşına kadar hiçbir şekilde önermiyoruz“