Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Çağlayan Yağmur, “Estetik cerrahi işlemler keyfe keder işlemler. Ancak yaşam kalitesini etkileyen durumlar söz konusu” dedi.
Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Çağlayan Yağmur, 7/24 Gündem Dergi’nin ikinci sayısı için 7/24 Gündem Genel Yayın Yönetmeni Nevin Aydoğan’a özel açıklamalarda bulundu.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1976 yılında Kayseri’de doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Kayseri’de gördüm. TED Kayseri Koleji mezunuyum. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim. 2002 yılında mezun olduktan sonra 2003 yılında TUS sınavında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Plastik Cerrahi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi bölümünde uzmanlık eğitimi almaya hak kazandım. 6 yıllık bir uzmanlık eğitimi aldım. 2018 yılında fakültemizde doçentlik ünvanı aldım. Bunun sonrasında kendi muayenehanemi açmaya karar verdim. 19 senedir Samsun’dayım. Artık Samsunluyum diyebilirim. Evliliğimi burada gerçekleştirdim, çocuklarım bu şehirde doğdu. Yaşayacağınız şehre karar vermek zor bir şey. Samsun’u ve Atakum’u çok seviyorum. Atakum’da yaşamayı seviyorum. Hobilerimle ve mesleğimle beraber yürütebildiğim dengeli bir hayatım var. Mutluyum Samsun’da.
Genel olarak okumuş bir ailenin ferdiyim. Dedelerim 1950’lerde köyden kente göç etmişler. Kalabalık bir ailemiz var. Kayseri’de iki kardeşim ve annem yaşıyor. Babam da doktordu, ancak genç yaşta kaybettik.
Doktorluğu seçmenizde ne etkili oldu?
Ben doktorluk ve mühendislikle ilgileniyordum. Okuduğum lisede rehberlik ve danışmanlık hizmeti yeni yeni başlıyordu. O zaman yapılan rehberlik testinde hem doktorluğa hem de mühendisliğe yatkın çıkmıştım. Sonrasında doktorluğu tercih ettim. Bunda babamı erken yaşta kaybetmenin etkisi büyük sanırım.
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi zor bir alan değil mi?
Plastik cerrahi diğer cerrahi branşlara göre yeni bir branş sayılır. Ayrı bir disiplin olarak 70-80 senelik bir geçmişi var. Biraz daha sofistike bir branş. Eğitimi meşakkatlidir. Saç telinden ayak tırnağına kadar ilgilenirsiniz. Plastik, kelime anlamı olarak şekillendirilen, yeniden şekil verilebilen anlamındadır. Rekonstrüksiyon ise yeniden yapmak ve oluşturmak anlamına geliyor. Esasen estetik cerrahi işlemleri plastik ve rekonstrüktif işlemlerden elde ettiğimiz bilgilerle yapıyoruz.
Estetik cerrahi işlemler keyfe keder işlemler. Ancak yaşam kalitesini etkileyen durumlar söz konusu. Önemli olan hastayla güven zemininde bir ilişki inşa edebilmek. Çünkü ameliyatlar görüşmeyle başlıyor, sonrasında cerrahi oluyor. Hastayı anlayıp rahatlatabilmeniz, sorunları çözebilecek durumda olmanız önemli. Kimi zaman ise bazı ameliyatları yapmamak daha iyidir.
Müzikle ilgilendiğinizi ve çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Biraz bahsedebilir misiniz?
Herkesin hobilere sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Ben müziği hobi olmaktan biraz ileriye götürdüm sanırım. Kendime ait eserlerim, bestelerim var. Bunları Samsun’un vermiş olduğu imkanlar dahilinde aranje edip prodüksiyon firması vasıtasıyla dinletebilme şansım oldu. Bunlar zaman ve motivasyon isteyen şeyler. Müzik konusunda çalışmalarım devam ediyor. 2019 yılında 5 şarkıdan oluşan “B Yüzü Şarkıları” isimli bir albüm çalışmam var. Şarkıların bir tanesinin sözleri hariç tümünün söz ve müzikleri bana ait. Aranjesini Burak Ertetik ve Taşkın Avcı ile beraber yaptık. 2021’de “Masal” isimli bir single çıkardım. Bugünlerde yeni bir single hazırlıyoruz. Geçtiğimiz hafta klibimizi çektik hatta. Bir kaygı olmadan sevdiğin işi yapmak çok güzel bir şey.
Müziğe ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?
Aklıma gelen ilk şey 12-13 yaşlarında TRT’de Pazar Konserleri programında bir gitar konçertosuna denk gelmiştim ve çok beğenmiştim. Sonra ailemden gitar istedim. Annem bana kıyamayıp gitar aldı. Kendimce çaldım, söyledim. Bu konuda uzun bir eğitim almadım. Ailede müzik eğitimi alan kişi kardeşimdir. Müzik bilimleri eğitiminin ardından müzik öğretmeni oldu. Onunla beraber de müzik yapıyoruz. İki gitar, bazen bir gitar ve bağlama ile kayıtlar yapıp sosyal medyada paylaşıyoruz. Kayseri’ye her gittiğimde birlikte zevkle çalışmalar yapıyoruz. Annemin sanatla olan bağı resim üzerinedir, yağlı boya üzerine çalışır.
İki tane kızım var. Biri 11, diğeri 7 yaşında. Çocuklara müziğin yansıması ortamı gördükçe oluyor, zorlamayla değil. Baskıcı zorlayan bir ebeveyn değilim. Müzik eğitimi verme konusunda kendimi frenledim. Şu anda kızlarıma teorik müzik eğitimi veriyoruz. Bir enstrümana yönlendirmektense müzik okuryazarlığının daha önemli olduğunu düşünüyorum. Müziği bu yolla bilinçlerine yerleştirmeye çalışıyorum. İnsanın ardında eser bırakma güdüsü var. Müziğin ve sanatın en önemli motivasyonu da bu sanırım.
Romantik biri misiniz?
Bir Başak burcu olarak burcun özelliklerini taşırım. Biraz şiirle mesaim olmuştur. Türk şiiriyle belli bir dönem çok ilgilendim. Şiiri severim kendimce de yazmaya çalışırım. Kendime yazdığım şiirlerimden yola çıkarak besteler yapıyorum. Çoğunun teması melankolik aşk içerikli oluyor. Bunun nedeni de 20’li yaşlarda yazmış olmam. Elbette yeni şiirlerim de var.
En sevdiğiniz şair?
En sevdiğim şair Edip Cansever’dir. Edip Cansever şiiri konusunda çok güzel bir tabir vardır. Şiirde ‘çok gözlülük’ ve “çok seslilik” durumunu yansıtan benzersiz bir şair. Tabi ki Özdemir Asaf, Atilla İlhan ve Nazım Hikmet de var. Türkçe şiire çok uygun bir dil. Maalesef şiirin yavaş yavaş öldüğünü düşünüyorum. Şiir çok özel bir şey. Cemal Süreyya’nın çok güzel bir sözü var “şiir hayatın köpüğüdür” der. Bence bir toplumun kültürünün de köpüğüdür şiir. Toplum yozlaştıkça bu köpük oluşmamaya başlıyor. Oluşsa da güzelliğini kaybediyor. Günümüzde şiiri en çok destekleyen şey güfte olarak şarkılarda kullanılması.
Eşiniz Neslihan hanım da meslektaşınız…
Evet ne mutlu ki öyle. Eşim Ünyeli. O öğrenci ben asistanken fakültede tanıştık. 2005 yılında tanıştık, 2007 yılında evlendik. O da uzman doktor. Anestezi uzmanı oldu, devlet hastanesinde çalışıyordu. Şimdi birlikte çalışıyoruz. Aynı çatı altında muayenehane işletiyoruz. Hem evde hem işte birlikteyiz. Bence bu mutluluğu artıran bir şey.
Samsun size ne ifade ediyor?
Burası benim memleketim oldu artık. Samsun’a 2003’te geldim. Gelmeden önce Samsun’u hiç tanımıyordum, bilmiyordum. Değerli bir arkadaşım ilk geldiğimde beni misafir etti. Sonrasında şehri tanımaya başlıyorsunuz. Samsun’u çok sevdim. Burada kaldım, burayı çok benimsiyorum. Samsun’un faydasına olacak şeyler yapmak istiyorum. Burası potansiyeli çok yüksek bir şehir. Gelecekte Samsun için daha faydalı işler yapmak isterim.
Sporla aranız nasıl peki?
Sporla çok yakından ilgiliyim. Son 6 senedir koşuya çok zaman ayırdım. Sabah erkenden kalkıp sahilde koşan insanlardanım. 2 km ile başlayıp 42 km maraton koşmaya giden maceram var. Resmi olarak 3 maraton, bir yarı maraton koştum. 4 saatin altında maraton mesafesi koşabiliyorum. 6 senedir haftada 3-4 kez olacak şekilde koşuyorum. Koşu bana çok iyi gelen bir şey. Atakum bu konuda çok elverişli. Türkiye’nin en büyük sahil şeritlerinden birine sahip. Koşu çok pratik, doğal ve ayrıntılı özel hazırlık gerektirmeyen bir spor. Koşunca hayat çok güzelleşiyor.
Mutfağa girer misiniz?
Elimin lezzetli olduğu söylenir. Elime aldığım şeyi iyi yapmaya çalışan biriyim. Kuymak basittir ama kızlarım benim kuymağımdan başkasını yemez. Kuymak konusunda iddialıyım. Daha zahmet içeren yemeklerle pek aram yoktur. O anlamda eşimle güç birliği yapıyoruz. Kayseri mutfağı lezzetlidir ama kalorisi yüksektir. Karadeniz mutfağını tattıkça güzel olduğunu gördüm. Samsun balık kültürü konusunda şanslı bir şehir. Pide de çok özel bir lezzet.
Sizi en çok etkileyen kitap hangisi?
Beni en çok etkileyen kitap Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı (Robert M. Pirsig) adlı kitap olmuştu. Hayatımızda nitelikle ilgili sorunlarımız var. Bu kitap niteliğin ne olması gerektiği konusunda yol hikayesi tarzında çok güzel bir eserdi. Şiddetle tavsiye ediyorum. Kitapta motorsikleti ile yolculuk yapan ve hayatı sorgulamayla geçen bir adamın hikayesi anlatılıyor.
Kimleri dinlersiniz?
Hiçbir abartı olmadan rahatlıkla söyleyebilirim ki her tür müziği dinlerim. Benim yaş grubumun rock müzikle olan bağı bilinir. Çok iyi derecede İngilizce bilmeme rağmen hayatımda çok fazla İngilizce şarkılar dinleyemedim. Bir şarkının sözlerini özümseyip kendime yerleştiremedikten sonra benimseyemiyorum. O açıdan Türk rock müziği çok daha fazla hoşuma gidiyor.
Son 5-6 senedir klasik müzik dinlemeye de başladım. Hani gerçekten ayırt edebilerek, kim kimdir nedir bilerek anlayarak. Beethoven, Mozart, Chopin’in bana hangi duyguları yaşattığını fark etmeye başladım. Ama genelde bakıyorum dinlediğim sanatçılar, gruplar, eserler genelde eskilerden.
Rap müzikle aranız nasıl?
Rap müziği de dinlerim ama çok ısınamadım. Müzikalite anlayışıma ters düşüyor. Şarkıları dinlediğimde sözleri benimseyemezsem keyif alamıyorum. Kafiye olsun diye yazılan sözlere ısınamıyorum. Rap müzikle ilgili temel sıkıntım bu. Bir müzik türü kopyala-yapıştır haline geldiyse bu bir nitelik sorunudur. Ama elbette kaliteli eserler de var.
Peki ya sinema…
İyi bir sinema izleyicisi olmayı çok isterdim. İyi filmin nasıl çekildiğini, iyi bir filmin nasıl olduğunu anladığımı düşünüyorum. Ama bu konuda çok terimsel bilgiye sahip değilim ama sinematografi nedir, nasıl yapılır bunlara bakarım. Filmlerde kurguya da çok önem veririm. Kurguda bir hata görürsem izlemeye devam etmem mesela. Şu bir gerçek ki Hollywood sinemasının etkisiyle büyüdük.
Bu güzel sohbeti yapabilmek benim için çok değerliydi.
