Umut bir günün başlangıcı,
Umut sevginin varlığı,
Umut yarınların aydınlığıdır…
Umutla, sevgiyle, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmayla, emek harcayarak, üreterek, enerji ve motivasyonu yüksek tutarak daima yapacak bir şeyler vardır.
Çaresiz değiliz çare biziz…
Hayat durmuyor, zaman beklemiyor.
Bir yılı daha geride bırakırken şöyle bir geriye dönüp baksak, kaç ekonomik kriz, kaç seçim, kaç darbe yada darbe girişimi gördük, terörle mücadele ettik ama hep hep ileriye gittik.
Bir şekilde atlattık, Kurtuluş Savaşı’yla destan yazdık.
Ben hayatı durdurmayı, beklemeyi, umutsuzluğu, tedirginliği, ertelemeyi sevmem.
‘Önümüzü göremiyoruz, biraz bekleyelim’ cümlelerini kullanmam.
Onun içindir ki; zamanı mıydı? Bu krizde? Biraz bekleseydiniz? gibi söylemleri de dikkate almam.
Hayat durmaz, zaman beklemez.
Nefes aldığımız, yaşamaya devam ettiğimiz sürece, fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarımız da devam edecek.
İhtiyaçlar devam ettiği sürece de bir şeyler yapmak gerecek, hatta normal dönemlerden daha çok, daha verimli bir şekilde çalışmak yürümek yerine koşmak…
Onun içindir ki Godot’yu beklemem…
Bilirim ki o ben’im, o biziz….
Ne güzel anlatır Samuel Beckett “Godot’yu Beklerken” kitabında…
İki kişi; anlamsızlığı daha başından belli olan, amaçsız, sıkıntılı ve sonu gelmeyen bir şekilde Godot’yu beklerler…
İnsanın birilerine bağlı olma ve sürekli birilerini bekleme arzusu anlatılır kitapta.
Godot’yu beklerler…
Bir taraftan ona bağlı olmayı reddederken, diğer taraftan gidememek, ayrılamamak gibi eylemlerle insanın zavallılığını anlatır kitap.
Kişi o kadar çaresiz durumdadır ki sırf bir yaşama amacına ulaşabilmek için, sonuçsuz kalacağını bildiği halde; varlığını bile kanıtlayamayacağı bir varlığı beklemekte ve onun sayesinde kurtulacağını hayal etmektedir.
Kişi sadece bekler, itaatkâr bir şekilde, sorgulamadan, kayıtsızca; bu bekleyiş de zamanla yaşamının amacı haline gelir.
Kişi kendini, hiçliği beklemeye mahkûm eder. Suçu ise, yaşamaktır. Ve yaşamak, kişiler için dayanılmaz bir acıya dönüşmüştür.
Hayatın akışında sürüklenip giderken, sorgulamadan ve karşı koymadan, hayatın getirilerini kabul etmiştir.
Kişi, hiçbir şeyi değiştiremeyecek kadar küçük olduğuna inanmıştır.
Hiç bir şeyi değiştiremeyeceğini düşünmektedir. Kendi yarattığı kurtarıcıyı beklemeye başlar… bekler…bekler…bekler…
Hayat, bir kurtarıcıyı beklemek değildir.
Hayat, kimseyi beklemeden, bir şeyleri değiştireceğini düşünerek çalışmak çalışmak ve üretmektir…
Godot’yu beklemeyelim…
Gelmez…
Beklediğimiz kurtarıcı içimizde
O Biziz.
Hülya HACIOĞLU