Son dönemin dikkat çeken ve sözünü esirgemeyen komedyenlerinden Salih Tıraş, “Ülkede hiçbir sorun yokmuş gibi siyasetsiz şeyler anlatsam seyirci de benim ucuz bir iş yaptığımı düşünür” dedi.
Tarzıyla dikkat çeken, son dönemlerin yükselen komedyenlerinden Salih Tıraş 7/24 Gündem Dergi’nin ikinci sayısına konuk oldu. Genç komedyen 7/24 Gündem Genel Yayın Yönetmeni Nevin Aydoğan’ın hayatı, kariyeri, hedefleri ve ilgi alanları ile ilgili sorularına samimi yanıtlar verdi.
Salih Tıraş kimdir?
29 yaşında bir komedyenim. Aslen Çorumluyum. Ankara’da yaşıyorum. Çorum’da çocukluğumda 3 yıl geçirdim, doğma büyüme Ankaralı gibiyim. Ankara’da doğup büyümek de belki de stand-up’a yönelmemde etkili olmuş olabilir. Bir cümle ile komedyenim diyebilirim. En sevdiğim, en rahat hissettiğim yer sahne.
Babam özel bir şirkette demir işçisi, annem ev hanım. Benden 2 yaş büyük ablam var, 2 yeğenim var. Ankara Üniversitesi’nde 4 yıllık Sağlık Kurumları Yöneticiliği okudum. Sonrasında Adalet ve Sosyal Medya Yöneticiliği okudum. Komedyenlik veya oyunculuk gibi heveslerim ailede pek kabul görmüyordu. O yüzden ekonomik özgürlüğümü elde edene kadar ailemi ikna etmek için çok uğraştım. Okula gittim, KPSS’ye girdim. Ülkemizdeki ‘sen önce mesleğini yap, sonra hobi olarak yaparsın’ düşüncesi bence çok yanlış.
Komik bir çocuk muydun peki?
Ben zeki ve olayları çok hızlı algılayan biriydim. Hep naif ve soğukkanlı şakalar yapardım. Daha küçükken komşularımıza küfürlü fıkralar anlatırdım. Babam küfür ettiğim için çok kızardı. O zamanlardan beri ciddi ortamlarda şaka yapmanın hiçbir faydasının olmadığını fark ettim. Gülmenin saygı olarak döndüğü yer sahne. Ailem bunu daha önceden fark edebilse o yola daha erken girebilirdim.
Stand-up ile nasıl tanıştın, ilk izlediğin etkilendiğin gösteri hangisiydi?
Lisenin başlarında Cem Yılmaz’ın CMYLMZ stand-up’ı oldu. Bence çok iyi ve başarılıydı. Gidip izlediğim ilk stand-up yine Cem Yılmaz’ın Fundamentals’ı oldu.
Komedyen olma kafasında biri değildim. Komik biriydim ama bunu hobiye nasıl dönüştüreceğimi bilmiyordum. Ankara’da yerel komedyenlerin gösterilerini izliyordum. Sonrasında yeni komedyen alımı gibi bir şey yaptılar. Orası çok kötüydü, kimseyi güldüremedim. Bana ‘Ayna karşısında hazırlan’ demişlerdi, ne kadar hazırlanacağımı sorunca ‘5 yıl falan’ cevabı vermişlerdi. O zaman bu işi bilmediğimi düşündüm. Sonrasında doğaçlama tiyatro kursuna yazıldım. Tanıştığım birisi bana stand-up için metin yazmayı öğretti. Sonrasında stand-up’ın mekanizmasını çözdüm diyebilirim. Belki onunla tanışmasam hala bunu yapamıyor olabilirdim.
Sektör çok mu acımasız?
Sosyal medya yorumları stand-upçılar için çok yıkıcı. İzleyicilerde kötü yorum yapmak gibi bir motivasyon oluşuyor. Bir stand-up kesiti paylaşıyoruz, ona öyle yorumlar geliyor ki. Çok ağır şeyler söyleniyor. Bunlar ilk başlarda beni kötü etkiliyordu.
Cem Yılmaz çok büyük bir isim olarak ünlü oldu. Cem Yılmaz 30 yıldır Türkiye’nin gündeminde. Öyle birisi olmak çok zor. Özellikle BKM, Doğu Demirkol, Hasan Can Kaya ve Mesut Süre gibi isimler komedinin farklı tarafları olabileceğini gösterdi. Deniz Göktaş, Yavuz Günal ve Baturay Özdemir gibi underground isimler de var. Doğu Demirkol gibi bir isim çıkmasaydı ben şu an belki de yine stand-up yapmıyordum. İnsanlara bir kapı aralandı. Hala insanlar Cem Yılmaz’la karşılaştırıyor.
Stand-up haricinde neler yaparsın?
Stand-up öncesinde lise yıllarımda rap müzik, üniversite yıllarımda şiir ile ilgilendim. Bunlar hep bir şeyler anlatma isteğinden kaynaklıydı bence.
Mesaj vermek gibi bir kaygın var mı?
Özellikle siyaseten bir mesaj verme kaygım var. 20 yıllık bir iktidar var, çok baskıcı ve zorlu bir dönem yaşadığımızı düşünüyorum. Beni bu kadar rahatsız eden bir konjonktür varken bunu es geçmem mümkün değil. Seyirci de bunu arıyor bence. Ülkede hiçbir sorun yokmuş gibi siyasetsiz şeyler anlatsam seyirci de benim ucuz bir iş yaptığımı düşünür. Örneğin Güldür Güldür bir iki tane siyasi skeç koyuyor. Toplumsal ve siyasi eleştiriler yapılıyor. Bunun bir karşılığı olmazsa bunu yapamayız. İnsanlar gülüyorsa siyasi şaka yapmalıyım. Eğer gülmezlerse mitingde konuşuyormuşum gibi olur. Mesele güldürürken mesaj verebilmek.
Gösterilerinizdeki metinleri neye göre hazırlıyorsunuz, şehre göre değişkenlik gösteriyor mu?
Gündemi çok sıkı takip ederim. Gittiğim şehirlere göre özellikle metnimi değiştirmiyorum. Gittiğim yere göre bazı şakaları abartmadan geçiyorum. Gösterinin başında bir iki dakika gittiğim şehirlere göre konuşurum. İnsanlar kendi şehrinden bir şeyler duymayı, özel hissetmeyi seviyor. Mesela Ankara’daki gösterilerim bu anlamda çok keyifli oluyor.
Peki sen en çok kime gülersin?
Tiktok ve Instagram’da Hiko Baba, Mazlum Baba gibi sosyal medya fenomenlerine gülüyorum. Neyin beni güldüreceği çok belirsiz. Gibi dizisine çok gülüyorum. Mizahın iki yönü var. Basit şeylere güldüğümüz hayvani bir yönümüz var. Bir taraftan da entelektüel tarafımıza hitap eden zekice şeyler var güldüğümüz. Ben kurgusal tarafta olduğum için o işlere çok fazla gülemiyorum, iş gibi bakıyorum.
Türk halkı sence komik mi?
Türk halkı çok özgüvenli ve aynı zamanda hassas. O hassaslıktan dolayı bence çok fazla mizah unsuru çıkıyor. İnsanlarda ‘Ben çok değerliyim’ düşüncesi var. Ben hiçbir zaman kendim için böyle düşünmedim. Gösterilerimde en çok akrabalarımı, ailemi anlatıyorum. Temel diyaloglarda çok kolay mizah çıkıyor. Gösterilerimde muhafazakar toplumun bir projeksiyonunu çizmeye çalışıyorum. Onların içinden geldiğim için çok rahat ediyorum. İzmir’de doğmuş büyümüş sosyalist bir ailenin çocuğu olsam onların çarpıklıklarını anlatırdım. Kişinin kendi içinden beslendiği bir durum. Türkiye’de çok komik karakterler var ancak birçoğu bunu mizah üreterek yapmıyor. Gülünç aslında.
Stand-up yapmana ailenin ilk tepkisi nasıl oldu, nasıl söyledin?
Çok uzun süre aileme söylemedim. Bu iş düzenli olmaya başlayınca, aileme nereyi gittiğimi sorduklarında ‘Karışmayın’ demiştim. Çünkü o ekonomik özgürlüğü elde etmiştim. Onu dedikten sonra ailem de ‘Bu çocuğa karışamayız’ düşüncesine geldiler.
İlk paylaştığım kesitte çok küfür vardı. Annemin taklidini yaptığım, ailemi anlattığım bir kesitti. Çok tepki göstereceklerini düşünüyordum ama göstermediler. Tamamen ‘Bizim oğlan meşhur oluyor’ şeklinde izlediler. Belli bir eşiğe kadar takdir görmüyordum. Ülkedeki birçok genç de benzer şeyi yaşıyor. Aile bu işten para kazanabilir mi diye bakıyor. Ben para kazanana kadar da aynı mizahı yapıyordum ama umurlarında değildi.
Örneğin Tarkan çok erken ünlü oldu. Mesela Tarkan’ı ailesi devlet memuru yapmaya çalışsaydı böyle bir isim olmayacaktı. Ailelerimiz bu konuda daha doğru düşünmeli. Aslında onlar çocuklarını korumak istiyor ama sonuçları sıkıcı olabiliyor.
Kadınlar azınlıkta sanırım, erkek egemenliği hakim değil mi?
Açık mikrofonlardan başlayıp stand-up yapan kadın komedyen sayısı az. Türkiye özelinde bu iş biraz da erkek bir iş. Ben buna da çok üzülüyorum.
Kadınların sahnede bel altı espriler yapması küfür etmek olarak değerlendirilip, eleştirilirken erkeğe küfür etme özgürlüğünü tanıyan nedir? Ben öyle düşünmüyorum. Örneğin Seda Yüz’ün sahnesini ve şovunu çok beğeniyorum. Seda bir meşale yakıp öncülük yapıyor. Seda’nın yaptığı ve insanları rahatsız eden şey yarın başka bir kadın tarafından yapılıp çok beğenilebilir. Bu konuda öncü olup başı çekmek bence çok değerli.
Toplumun bunlara alışması ve bu algıların yıkılması gerekiyor. Kadın erkek ayrımı çok doğru değil. Tamamen zihinsel bir aktivite. Kadınların stand-up’ta daha az yer alması tamamen toplumsal normlara dayanıyor bence. İzleyenler de erkek ağırlıklı. Orada da ataerk bir durum söz konusu. Aynı şakayı, olayı erkek anlatsa çok fazla gülecek insanlar kadın anlattığı için gülmüyor. Bunlar temelde cinsiyetçiliğe dayanan bir fikir yapısı.
Ne zaman ‘Evet oldu bu iş, başardım’ dedin?
Ankara’da açık mikrofon gecelerinden sonra dörtlü gösterilere çıktım. Sonra araya pandemi girdi. Pandemiden çok iyi döndüm. O dönemde çok fazla şaka ürettim, sürekli yazdım, çalıştım. Pandemi dönüşünde Ankara’da açık hava gösterisi vardı. Orada açılışta 25 dakika sürem vardı. O gün benim için çok iyi geçti. O günden sonra hiç kötü geçen gösterim olmadı. Sonrasında dörtlü gösterilerde headliner oldum. Şu anda iyi bir noktada olduğumu düşünüyorum. Bir noktadan sonra radikal şeyler yapabiliyor ve hiçbir şeyden utanmıyorsunuz.
Ben seyircinin reaksiyonunu çok dikkatli takip ederim. Birinin başka şeylerle ilgilendiğini veya birileriyle konuştuğunu görürsem o seyirciyi kazanmam ve saygısızlık etmemesi gerektiğini fark ettirmem gerek. Çünkü stand-up gösterilerinde yapılan işe ne kadar saygı gösterirseniz o kadar gülersiniz. Gülmek istemeyerek gelen kişiyi hiç kimse güldüremez.
Artık bizde de stand-up kültürü oturdu mu?
Talep çok fazla. Dünyanın her yerinde olan bir kültür. Bizim yerel avantajlarımız da var. Kırklareli gösterimde bir tehdit aldım. Alttan almaya çalıştım. İnsanların kırmızı çizgilerine çok da dokunmak gibi bir niyetim yok. Bazı arkadaşlarımız kara mizah yapma motivasyonuna sahip. Bu durumda da insanlar rahatsız olabiliyor. Kara mizaha, ofansif şakalara gülünmüyorsa rahatsız edici oluyor. Ben kendi adıma bunu yapmıyorum. Örneğin ben Konya’ya gidersem tepki alacağımı biliyorum, bu nedenle orada gösteri yapmayı düşünmedim.
‘Ben de bu işi yapmak istiyorum’ diyenlere ne önerirsin, nerelerden beslenmeliler?
Keyifli olduğu kadar stresli de bir iş. Komedyenin konu edindiği her şeyi çok iyi bilmesi gerek. Bence gündeme çok hakim olması lazım. Ben ülkedeki tüm komedi unsurlarını izlemeye takip etmeye çalışıyorum. Sosyal medyayı takip etmek gerekiyor. Sosyal medyadaki geyikleri hayatıma uyarlayarak kullanıyorum. Tüm mizah anlayışlarına hakim olmak gerekiyor. Bunun yanında insanın özünde de komedi ve mizah yapma yeteneği olmalı. Bu işi sırf para kazanmak için yapan birinin başarılı olabileceğini sanmıyorum.
Twitter’da siyasetle alakalı bir gündem olduğunda bütün güzel şakalar hızla yapılıyor. Burada yeni bir şey söyleyebilmek için bunu yerelleştirmem ve kendime döndürmem gerekiyor. Diğer türlü herkesin konuştuğu bir şeyi kopyalamış olursunuz.
Oyunculuk yapmak gibi bir hayaliniz var mı, sinemayla aran nasıl?
Senaryosunu kendim yazdığım, yönetmenliğini yaptığım ve oynadığım bir dizi projesi hayalim var. Şu an olacak bir şey değil ama kendi hayatımı anlattığım bir şey olabilir. Başkalarıyla çalıştığın zaman onlara tabi olmak ve orta yolu bulmak zorunda kalıyorsunuz. Zamanında doğaçlama tiyatro yaptım ama başkalarına çok bağlı olmayı sevmiyorum. Bu nedenle stand-up benim için çok özgür bir alan.
Düzenli sinema takip edemiyorum ama film izlerim. Bir dönem çok fazla sanat filmi izledim. Şu anda çok fazla takip edemiyorum. En sevdiğim dizi Trailer Park Boys. Documentary tarzında ama The Office gibi değil. Farklı ve ufuk açan bir iş bence. Film olarak Ahlat Ağacı. O filmdeki Sinan Karasu’yu kendime çok benzetiyorum. Bazen sırf ağlamak için izlediğim sahneler var. Nefes filminin içtima sahnesinde her zaman ağlarım. Tabi bunlar çok nadir. Sosyal medyada değer vererek takip ettiğim birisi bir filmi tavsiye ettiğinde açar izlerim.
Mesela Gibi dizisinden teklif gelse…
Çok sevinirim. Özellikle kendim izleyip sevdiğim bir diziden teklif gelmesi çok sevindirir. O insanlarla bir arada olmak bile çok değerli bence.
Recep İvedik filmleri hakkında sen ne düşünüyorsun?
Bence çok başarılı bir iş. Konuşanlar da çok başarılı bence. Benim tarzım bir iş yaptığı için hep kıyaslıyorlar. Keşke ben yapabilseydim onu. Olumsuz konuşmak bana çok mantıklı gelmiyor. Bir şeyi ortaya koyup da 8 milyon insana izletebiliyorsa buna başarısız denemez bence.
Dikkat Şahan Çıkabilir’deki Recep İvedik karakteri entelektüel ama yapı olarak hanzo biriydi. Bana bu çok hoş geliyordu. Sonrasında filmde sadece hanzoluk yönünden gördük. Bu talep gördü, bunu yaptı. Bu konuda eleştirilemez bana göre. Adam ne satıyorsa onu yapabilir.
Bir dönem rap müzikle de ilgilendin galiba…
Ben rap müzik yaptığımda çok daha amatör ve lokal bir müzik dünyası vardı. Şu anki rap kültürünü çok seviyorum. Eleştirileri de çok doğru bulmuyorum. Ucuz iş yapıldığına dair eleştirileri çok kabul etmiyorum. Kitleye ulaşıyorlar ve güzel bir iş yapıyorlar.
Son olarak Samsun ile ilgili izlenimlerini merak ediyorum…
Atakum sahili çok güzel. Çok fazla lüks yapı var. Samsun’un çok lüks bir yeri sanırım. Evler çok güzel geldi. Dün gece Atakum sahilde yürüdük, çok hoşumuza gitti. Özellikle şehrin burası daha farklı gibi geldi. Arkadaşımla ‘atanamamış İzmir’ şeklinde bir benzetme yaptık. Stand-up yapıyor olmasaydım, çok büyük bir şehirde yaşama zorunluluğum olmasaydı Samsun’da yaşamak isterdim. Bana çok güzel bir şehir izlenimi verdi. Anadolu’nun birçok şehrinden coğrafi olarak ekstra avantajları var. Bir de söylemeden geçemeyeceğim Efor’un kavurmalı pidesi… İnanılmaz bir lezzet.
Samsun kendi şehrim değil ama insanların gösterime bu kadar ilgi göstermesi bana çok iyi hissettirdi. Geri dönüşler çok hoşuma gitti.
7/24 Gündem ekibine ve sizlere çok teşekkür ederim. İlk röportajım oldu diyebilirim.