İnsanoğlunun mutluluk ve hayat amacı arayışı yüzyıllardır sürüyor. Eskiden filozofların üzerine kafa yorduğu ve kendi teorileri ile açıklamaya çalıştığı bu kavramlar artık bilimsel yöntem ve araştırmalarla açıklanmaya çalışılıyor. Bu araştırmaların yanı sıra mutluluk okulları dahi açılıyor. Bunun bir felsefe, yaklaşım tarzı olduğu ve öğretilebileceği düşünülüyor.
Öyleyse biz de bu yazımızda mutluluk ve satın aldıklarımızın mutluluğumuz üzerine etkisini açıklamaya çalışan bir araştırmaya bakalım.
Çok klasik ve en bilindik yaklaşım, herkesin her istediği zaman her istediği şeyi alabilmesi. Mutluluğun birinci ve en önemli koşulu gibi sanki. Büyük bir ev, son model bir araba ya da son teknoloji bir cep telefonu satın alabilmek, mutluluğu satın alabilmeniz anlamına geliyor. Evet satın alma gücüne sahip olabilmek önemli ve kritik. Peki ya o gücü nasıl kullandığınız? Ne satın aldığınız?
Cornell Üniversitesi’nde yıllardır para ve mutluluk meselesi üzerinde çalışan psikoloji profesörü Dr. Thomas Gilovich tarafından yapılan 20 yıllık bir araştırma, maddi varlıklarımızın bizi mutlu ettiği fikrini çürütüyor.
Gilovich’in araştırmasını ve çıkarımlarını beş ana başlıkta toplayalım;
1. Nesnelere hemen uyum sağlarız, bu da mutluluk getirmez
Profesör Dr. Gilovich, “Yeni şeyler ilk başta bizim için heyecan vericidir. Ama sonra onlara uyum sağlarız. Mutluluğun düşmanlarından biri de uyumdur. Bizi mutlu edecek şeyler satın alırız ve başarılı oluruz. Ama sadece bir süreliğine.” diyor.
Vardığı sonuç ise çok basit. Parayı eşyalara değil, deneyimlere harcayın.
Başka bir deyişle, yeni bir telefona sahip olmak yüzünüzü gülümsetebilir veya büyük bir alışveriş çılgınlığı sizi heyecanlandırabilir, ancak yaşadığınız mutluluk hızla kaybolacaktır. Tüm bu eşyalar sizin için artık heyecan verici olmayacak ve normalleşecektir. Ayrıca her yeni satın aldığınız şeyin mutluluğa değil, yeni beklentilere yol açma ihtimali de oldukça yüksektir. Beğendiniz bir model ayakkabının başka renklerini almak istemek, daha yeni model bir cep telefonu almak istemek vb. Yani bir şey sıradan hale geldiği an, yenisini alma ihtiyacının ortaya çıkması.
Oysa ki deneyimler yani yaşadığınız anlar asla sıradanlığın içinde kaybolmaz ve herhangi bir nesnenin olabileceğinden daha fazla kim olduğunuzu yansıtır. Deneyimlerimizi ve hikayelerimizi paylaşmak, başkalarıyla derin ve anlamlı bir şekilde bağ kurmamızı sağlar. Bu nedenle Gilovich, en yeni i-Phone’u veya yeni bir BMW’yi satın almak yerine sanat sergilerine gitmek, açık hava etkinlikleri yapmak, yeni bir beceri öğrenmek veya seyahat etmek gibi deneyimlere para harcayarak daha fazla mutluluk satın alacağımızı söylüyor.
2. Biz deneyimlerimizin bir toplamıyız
Deneyimler geçicidir, ancak bu kötü bir şey değildir. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, hayatın en önemli anlarının her saniyesini yakalayamayız. Neyse ki bu, o anların mutluluğunun ve etkisinin zaman geçtikçe kaybolduğu anlamına gelmiyor. Hatta belki zaman geçtikçe kıymetleniyor. 80 yaşına geldiğinizde torunlarınıza anlatacağınız anılar biriktiriyorsunuz.
Aslında, bu deneyimler sizin bir parçanızdır ve sizi tanımlayan şey sahip olduklarınız değil, gezip gördüğünüz yerler, hobileriniz ve yaşadığınız deneyimlerdir.
“Deneyimlerimiz, maddi varlıklarımızdan daha büyük bir parçamızdır ve aslında biz deneyimlerimizin toplamıyız.”
Profesör ayrıca insanların bir şey satın almadıklarına pişman olmadıklarını, ancak bir deneyimi kaçırdıklarına pişman olduklarını keşfetti. Maddi varlıklar her zaman daha sonra satın alınabilir, ancak deneyimlerin yeri doldurulamaz. Çıkmak istediğiniz bir seyahati ya da özel bir etkinliği kaçırdığınızda, onunla birlikte gelecek olan tüm hikayeleri ve anları da kaçırırsınız.
3. Nesnelere değil amaca ve tutkulara yatırım yapın
Sahip olmak asla hayattaki tek yol gösterici ilkeniz olmamalıdır. En son teknoloji telefonun peşinden koşarken elde edeceğiniz mutluluk ,deneyimlerin getirebileceği gerçek mutluluk ile asla kıyaslanamaz. Size yaşam boyunca rehberlik etmesi gereken, tutkularınız ve yaşam amacınızdır.
“Hayatımda ne yapmalıyım ?” sorusuna cevap veremiyorsanız veya hayalinizdeki kariyerin neye benzediğini bilmiyorsanız bile, tutkulu olduğunuz şey hakkında fikriniz vardır. Bu tutkuları keşfetmenize yardımcı olan her deneyim ise paha biçilmezdir. Tutkularınıza yatırım yapmak hayat amacınızı bulmanıza ve hayatınızı şekillendirmenize yardımcı olacaktır.
4. Yeni deneyimler riskli gelebilir
Bir deneyim seçmek bazen beraberinde belirsizlik ve risk getirir. Sırf bu nedenle, çoğumuz tanıdık olmayan deneyimlerden kaçınmaya karar veririz. Oysa Gilovich tarafından yapılan araştırma, geçmişte stresli veya korkutucu olabilecek bir deneyimin, bir arkadaş toplantısında anlatılacak komik bir hikaye haline gelebileceğini ve bizi mutlu ettiğini söylüyor.
Anılar ve hikayeler zamanla daha iyi hale gelir. Deneyimlerinizi, onları planlamaya başladığınız andan bittiği ana kadar besleyebilirsiniz.
Yeni maceralara atılmak riskli gözükse de o riski almaya değer sanırım.
5. Nesneler bizi birbirimize bağlamaz
Deneyimler sosyaldir ve aile ya da arkadaşlarla yaşanır. Bu da onları çok daha değerli kılar. Deneyim bittikten ve o an geçtikten sonra bile, hala anlatacak bir hikayeniz vardır.
Paylaşılan deneyimler bizi diğer insanlarla paylaşılan tüketimden daha fazla birbirine bağlar. Birlikte yamaç paraşütü yaptığınız birine hissettiğiniz yakınlık, sizinle aynı zamanda son teknoloji bir telefon satın almış birine göre çok daha fazladır.
Sanırım bu yazıyı bol maceralı, bol deneyimli ve anlatmaya değecek anılarla dolu bir yaşam dileyerek tamamlamak yerinde olacak.