Geçen günlerde Twitter’da okumuştum bir profesör hoca anlatıyordu; Iraklı bir iş adamı oldukça da zengin, bir hastalığa yakalanıyor tedavisi de çok pahalı… O da ne yapıyor Türkiye’de bir işyeri açıp Bağ-Kur’lu oluyor o pahalı tedavi de böylece bizim Bağ-Kur’dan karşılanıyor.
Daha önceden de duymuş hatta rast da gelmiştim bizim özel hastanelerimizde dışarıdan gelen örneğin ABD’den yine bir Iraklı idi sanırım varis ameliyatı adı altında kısırlık tedavisi gördüklerini… Eee tabii bizde dolar tavan yapmış… Kaçırılmayacak müşteri.
Tesadüf bu ya yine özel bir hastanede denk gelmiştim hasta yakınını yoğun bakımdan çalacak para istiyorlardı bir de buranın özel hastane olduğunu bilmiyor musun diyorlardı. Özellerde yoğun bakımda şöyle bir olay da var, hastana daha iyi bakılır daha iyi ilgilenilir diye hemşireler için ücret isteniyordu. Fahiş fiyatlarla hastan erken çıkarsa öyle geri ödeme falan da yok.. Yoğun bakımda rutin yapılması gereken tedaviyi hasta yakınına para ile satıyorlar.. Öyle ki bu parayı veremeyen kişi hastama iyi bakılmaz mı yoksa diye vicdanen rahatsız olabilir…
Neden? Çünkü kural yok… Çünkü liyakat yok!… Özel hastane sahiplerinin devlette yönetici olduğu bir sistemde başka ne olabilir ki ?
Parası olmayan devlete gitsin! Devlet hastanelerinde sıra bekleyen hastalar geldi gözümün önüne, durumları acil tedavilerinin bir an önce başlaması için doktora gitmeleri gerekiyor ama randevu alamıyor… Bekliyor da bekliyor…
Bir taraftan diyorum ki; alkışladığınız sistem bu, çağ atladık dediğiniz sistem işte bu yani razı olduğunuz, yani desteklediğiniz!
Ne kadar paran varsa o kadar tedavi olabilirsin, ne kadar paran varsa o kadar erken başlanır
tedavine… Ne kadar paran varsa o kadar iyileşebilirsin…
Olsun biz severiz alkışlamayı… Hiç sormayız kendimize “Benim sağlıklı yaşama hakkıma ne oldu?”, “Benim vatandaşlık haklarım nerede?”, “Benim birey olma haklarım nerede?”, “Benim insan haklarım “nerede?”
Ya izlemeye devam edeceğiz ya da…
Düşünün ama sağlıklı düşünün…