Önce başlığı açıklamak isterim. Yaşamı ve onun getirdiği sorunları çözerken –her meslek için geçerli değil elbette– hemen eğitimini aldığımız, çaba sarf ettiğimiz bakış açısı ile bakmaya başladığımız olur.
Konuyu, şu hikaye ile daha iyi anlatabileceğim sanırım.
Doğada araştırma yapmak üzere farklı dallarda uzman birkaç bilim insanı dağa çıkmışlar. Birkaç günlük çalışmadan sonra hava bozmaya başlamış.
Kar, fırtına, tipi derken, uzun uğraşlardan sonra bir oduncu kulübesine ulaşmışlar. Tanrı misafiri olmuşlar.
Oduncu, onları buyur ettikten sonra demiş ki, “Siz ısının, ben size yiyecek hazırlayıp gelirim“ ve odadan çıkmış.
Bilim insanlarının, odadaki sobanın yerden yaklaşık bir metre yukarıda olması dikkatlerini çekmiş ve düşünmeye başlamışlar.
Birisi demiş ki, “Sobayı yerden yükseğe kurdu, çünkü tavan arasındaki nemi ve küfü gidermeye çalışmış”
Diğeri, “Hayır ısıdan daha iyi faydalanmak için yaptı çünkü ısı dolaşımı böyle daha iyi”
Uzatmayalım bir türlü anlaşamamışlar. Derken oduncu yemeklerle birlikte odaya gelmiş.
Ona sormuşlar, “Bu sobayı niye yerden bu kadar yüksekte kurdun”
Oduncu demiş ki, “Soba borusunun birisini bulamadım, boru yetmedi de ondan”
Ben orda olsaydım, resimle ilgilenen birisi olarak, “Duvardaki resimlere, vernik yapabilmek için bir an evvel kurusun diye böyle yaptı“ diye düşünebilirdim.